…Üniversiteler, tam bir malzeme yumağı dostlar…
Malumunuz, birçok genç gibi ben de üniversite hayatı yaşayan genç bir arkadaşınızım. Genç derken, orta yaşlılar, yaşı kemale ermiş olanlar da var üniversite okuyan. Ben onları da “üniversite gençliği” kapsamına alıyorum.
Aslında biz üniversiteye yerleşirken, gerçek anlamda neye yerleştiğimizi iyi bilmek lazım… Neye, nasıl, ne için yerleştik? Bakınız, her genç kan hızlıdır. Babalarımız, annelerimiz, bizlerden tecrübeli oldukları için (gördükleri, duydukları ve belki de yaşadıklarından dolayı) yazım onlara değil! Yazım, genç olan ve üniversite okuyan kişilere…
Neden böyle bir yazı kaleme aldığıma gelince, kendinizi bi de başkasından göresiniz diye. Buna ben de dahil.
***
Kan hızlı ya, gençliğin baharındayız ya, beyinle cinsel organın yer değiştirdiği öne sürülen 19-23 yaş aralığındayız ya, bu tespit ve gerçeği siz değerli okuyucularla paylaşmak istedim.
Madem ben bir yazarım; bırakın bu konuyu kaleme alırken bi Ertuğrul Özkök gibi, bi Ayşe Arman gibi, bi Engin Ardıç gibi, bi Ayşe Özyılmazel gibi yazayım bir seferlik… (Birçok yazar olmasına rağmen bana göre en edepsizce şeyleri bunlar yazıyor.)
***
Ülkemizin birçok ilinde çeşitli üniversitelerde okuyan arkadaşlarım var. Zaman zaman “ortamlar” hakkında konuşuruz. 2008 yılında başladığım üniversite yaşamımım son aylarındayım. Bu nedenle birçok üniversitede olan arkadaşlarımla kulis yaparken, en enteresan olanları hem hafızama kazıdım hem de bir köşeye karaladım. İçimdeki yazarlık tutkusundan olsa gerek…
Amacım kimseyi yargılamak ya da suçlamak değil. Kesinlikle böyle anlaşılmasın. Sadece gördüklerim ve duyduklarım bunlar. Ve biliyorum ki, birçok genç arkadaşımda bu olayların bizzat tanıkları.
Mesela en ateşli üniversite ortamlarını söyleyin desem, şüphesiz ki; “İstanbul” diyerek başlarsınız ve hemen arkasından “Eskişehir”i eklersiniz. Ardından “İzmir”i de belirterek, 4.’yü “Bursa” olarak aktarırsınız…
Çünkü ortam üzerine en popülerleri bu şehirlerdeki üniversiteler.
Şimdi…
Üniversite okumak elbette muhteşem bir şey, her kardeşime tavsiye ederim. Ama üniversiteyi de gerçekten üniversite gibi yaşamak gerek. Bilgi üzerine, edep üzerine, adalet üzerine, hakkaniyet üzerine, gelecek üzerine…
***
Bu şehirlerdeki üniversite gençliğinin kapıldığı “özgürlük”, Batı’nın planladığı ve istediği “çılgınlığın” tam noktası. Çok fazla özgürüz…
İstanbul ve İzmir’i atlıyorum. Eskişehir ve Bursa’ya gelelim. Bu illerde gençlerin bir arada yaşaması, işi çığırından çıkarmasına neden oluyor. Gençler fazla özgür olunca; fuhuş, uyuşturucu, kumar kaçınılmıyor.
Bilen biliyor fakat üniversite adını zikretmeden belirtmek gerekirse, malum üniversitede okuyan (kesin olmamakla birlikte) yaklaşık “30 bin öğrenci” Bursa Görükle’de ikamet ediyor…
30 bin öğrenci ne demek ya… Ben de bu “köyde” yaşadığım için iyi biliyorum. Düşünsenize, her yer genç! Bi genç için ne istiyorsa onu bulmak mümkün. Seks ise seks, alkol ise alkol, uyuşturucu ise uyuşturucu, sapkınlık ise sapkınlık… Bi genç bu olumsuzlukların yanında toplumun kabul gördüğü ya da fikrine, mantığına, benliğine, yaşam felsefesine uygun olan neyi isterse onu da bulabilmesi mümkün. Kimse yanlış anlamasın…
Ama, biraz önce de dediğim gibi 19-23 yaş aralığı deyince, işin rengi biraz farklı oluyor.
Çünkü 30 bin öğrenci günün her saati iç içe… Binalar, kafeler, daireler, odalar, arabalar, parklar, her şey dip dibe. O kadar çok kalabalık ki, bin bir çeşit suret var. (Genelleme yapmadığımın altını çizmek istiyorum.)
Fuhşiyatın en rahat gerçekleşebileceği üniversite ortamı desem abartmış olmam sanırım. Kadın ticareti el altından gerçekleştiriliyor. Her fiyattan mümkün. Mesela 20 TL’den başlıyor, 150 TL’ye kadar çıkıyor… Memleketin her yerinde gizlice yapıldığı gibi, burada da öyle. Kanalını bulmak lazım. Evlerdeki alkol partileri, uyuşturucu partileri o kadar çok sıradanlaşmış hale gelmiş ki, herkes ortama göre ayak uyduruyor. Kışın dahi bayanların kıyafetleri; İstiklal Caddesi’ndeki bacak şovlarının, kalça şovlarının, tanga şovlarının yanında halt etmiş. Kışın böyleyse, kışın üşümeden soyunan, yazın çıplak gezer. Öyle de oluyor zaten. O süper miniler, o kısa şortlar, o şeffaf taytlar… Neler neler…
***
Bursa’nın eğlence mekânlarına giderken, Görükle’den özel servisler kaldırılıyor. Servislerin kalkmasını bekleyen partiseverler, sanki araca binmeden önce 23.00 sıralarında Yerleşim Durağı’nda “erotik defileye” çıkıyorlar.
(“Sanane kardeşim bundan!” diyenleriniz vardır elbette. Atış serbest, rahat olun, ben işimi yapıyorum.)
Kaç kere, yaşadığım yerde, (apart olmuş, site olmuş, normal blok olmuş, nerede kaldığımızın önemi yok) sarhoşların kapı önlerine istifra ettiğini, bayıldığını, kavga ettiğini gördüm…
Evlerde, sabahlara kadar alkol ve uyuşturucu partilerinin düzenlendiğini gördüm. Çok yüksek çaplarda olmasa da, en azından benim duyumlarıma göre kumar masaralarının oluşturulduğunu duydum…
***
Üniversite öğrencilerine kiralanması düşünülerek özel tasarlanan bazı daireler (1+1 özellikle) birbirlerine çok ince duvarlarla örülmüş. Konuşmaların çok net bir şekilde duyulduğu bu dairelerde, seks yaşamının da varlığını kavraya bilmek mümkün. Alt katta oturmuş, üst katta oturmuş ya da yan dairede oturmuş fark etmiyor… Orgazm sesleri kulak dibinde. Gece yarısı ve sabaha karşı… Bir defa olsa neyse. Herkes birbirinin farkında olmasına rağmen hem de. Abarttığımı düşüneceksiniz veya şaka gibi gelecek ama, bazen komşular işi yarışa bile dönüştürüyorlar…
***
Gençler arasındaki dedikodu konuları ise şöyle: Kimilerinin tecavüze uğradığı, bunu korkularından dolayı gizlediği… Ya da eski sevgilinin çirkin şantajıyla süre gelen tecavüzler… Kadın fiyatları… Ekonomik kazanç amacında olan kızların kendilerini becerterek gelir sağlaması… Rus ve Ukraynalı yabancı uyruklu kadınların mekânları, menagerleri ve ücretleri… Gay’ler, Lez’ler… Kim Gay, kim Lez… Sahipleri farkında olmadan evlerde yapılan hırsızlıklar... Ele geçirilen özel video görüntüleri, fotoğraflar ve çamaşırlar… Hastanelere mide bulantısı ve baş dönmesi şikayetleriyle giden genç bayanların hızlı artışı. (Özel ya da devlet her ikisi de.) Düşük muhabbetleri… Eczanelerde viagra ve prezervatif tüketiminin birinci sırada olduğu… Cami imamlarına, yaşadıklarından pişmanlık duyduğunu söyleyen ve yardım isteyen kişiler…
***
Tüm bu olanlar aleni bir şekilde biliniyor. Ne kadar gizlenmeye çalışılsa da, burada yaşayanlar her şeyin farkında. Bu olup bitenlere rağmen çizgisinden vazgeçmeyen gençleri de göz ardı etmemek gerekir. Yukarıda anlattıklarım uzun süreli kaydettiğim bilgiler. Hadiseleri özetlemek gerekirse, anlattıklarımdan anlaşılacağı gibi; fazla özgür yaşamak neleri beraberinde getiriyor işte sonuçları.
Gençlerin beyinlerini seks ve alkolizmle yıkamayı hedefleyen ve her geçen gün başarılarına yenisini ekleyen dış mihraklar, dünyayı kontrol altında tutmanın yolunu muhteşem bir şekilde bedenlere aşılıyorlar…
Alın size Batı, alın size özgür yaşam. Hadi bir de buradan yakın. Gelin şimdi ayıklayın pirincin taşını…
30 Nisan 2012 tarihinde yorungegazetesi.com’da yayınlanmıştır…