Geçmişte mesai arkadaşlarımızdan olan Burcu Ergin'in duygu yüklü o yazısı: İrfan Ermiş Anısına…
2013 yılında, üniversiteden mezun olup aylarca iş bulamadığım, umutsuzluktan hayatımın en zor zamanlarını yaşadığım bir anda tanıştım İrfan Ermiş ile.23 yaşında, çekine çekine gittiğim iş görüşmesinde, rahat tavırları ve samimi üslubuyla beni sakinleştirmiş, sonra önüme bir haber metni koyup düzeltmemi istemiş, beğenince de “Hemen işe başla, ama önce bir kahve yap da içelim.” demişti.
Ve o günden sonra her sabah, kahvesini içip hiç bitmeyen enerjisiyle haber peşinde koştururken “Hadi çıkıyoruz!” deyip beni de yanına alırdı. Tüm tecrübesizliğime rağmen basın toplantılarına götürür, koca koca unvanlı insanlarla tanıştırır, fikirlerimi onlarla paylaşmamı sağlardı. Düşündüklerini doğrudan söyleyen üslubundan feyzaldığımdan olsa gerek, konuşulan konuyla ilgili düşüncem onunkinden farklı olsa da orada dile getirmekten çekinmezdim. O ise asla müdahale etmez, oradan ayrılınca da “Sen doğrucu Davut musun?” diye şakalaşırdı.Siyasetle ilgili tozpembe düşüncelerimden bahsettiğimde, “Sen iyi niyetlisin, herkesi kendin gibi sanıyorsun, ama gerçekler öyle değil.” derdi. Önce fikirlerimde diretir, ama ne zaman bir röportaja, basın toplantısına gitsek söylediklerinde haklı olduğunu anlardım. Söylediği sözleri, “İrfan Ermiş der ki…” diye paylaştığım o kadar çok olay yaşandı ki, yine haklı olduğunu anladım.
Gittiğimiz her haberde; farklı görüşteki insanlara karşı ön yargılı olmamayı, birçok şeyin göründüğü gibi olmadığını hem şaşkınlık hem hayal kırıklıklarıyla öğrenirken, yaşadığı deneyimlerden anlattığı hikâyeler sayesinde de yıllar içinde edineceğim hayat tecrübelerini ufacık zaman diliminde kazanmamı sağlamıştı.
Bir ortama girdiğinde nevi şahsına münhasır kişiliğiyle öne çıkar, fikirlerini doğrudan söylemekten geri durmazdı. Her kesimden, ideolojiden, karakterden tanıdıkları vardı ve pek çoğunun hayatına dokunduğuna, zor durumdayken destek olduğuna tanık olurdum. Dertleşmeyi de iyi bilirdi, hayattan keyif almayı da…
Hayal ettiğim başka bir sektörde çalışmak için işi bırakıp bilmediğim bir yöne doğru adım attığımda, “Sen yaparsın,” demiş, “Bu gazete senin, ne zaman dönmek istersen kapımız açık…” deyip yine desteğini esirgememişti. Bir gün haberden dönerken -her haber dönüşü köşesini yazardı- yazmam konusunda motive etmek adına, “Bugün köşemi sen yazsana!” demişti. “Ama ben beceremem ki…” dediğimde, “Senin yazma yeteneğin var, her zaman yazmalısın.” diye tembihlemişti.
Bugün o sözü aklıma geldi ve kendisi için yazmak istedim. Zor durumdayken elimden tutan, hayata dair pek çok konuda ders almamı sağlayan, gazetecilik yapmaktan ve yazmaktan çok mutlu olan, hayatı dolu dolu yaşamayı bilen ve seven, tanımaktan, birlikte çalışmaktan gurur duyduğum güzel insan:İrfan Ermiş. Seni hiç unutmayacağım.
2013 yılında, üniversiteden mezun olup aylarca iş bulamadığım, umutsuzluktan hayatımın en zor zamanlarını yaşadığım bir anda tanıştım İrfan Ermiş ile.23 yaşında, çekine çekine gittiğim iş görüşmesinde, rahat tavırları ve samimi üslubuyla beni sakinleştirmiş, sonra önüme bir haber metni koyup düzeltmemi istemiş, beğenince de “Hemen işe başla, ama önce bir kahve yap da içelim.” demişti.
Ve o günden sonra her sabah, kahvesini içip hiç bitmeyen enerjisiyle haber peşinde koştururken “Hadi çıkıyoruz!” deyip beni de yanına alırdı. Tüm tecrübesizliğime rağmen basın toplantılarına götürür, koca koca unvanlı insanlarla tanıştırır, fikirlerimi onlarla paylaşmamı sağlardı. Düşündüklerini doğrudan söyleyen üslubundan feyzaldığımdan olsa gerek, konuşulan konuyla ilgili düşüncem onunkinden farklı olsa da orada dile getirmekten çekinmezdim. O ise asla müdahale etmez, oradan ayrılınca da “Sen doğrucu Davut musun?” diye şakalaşırdı.Siyasetle ilgili tozpembe düşüncelerimden bahsettiğimde, “Sen iyi niyetlisin, herkesi kendin gibi sanıyorsun, ama gerçekler öyle değil.” derdi. Önce fikirlerimde diretir, ama ne zaman bir röportaja, basın toplantısına gitsek söylediklerinde haklı olduğunu anlardım. Söylediği sözleri, “İrfan Ermiş der ki…” diye paylaştığım o kadar çok olay yaşandı ki, yine haklı olduğunu anladım.
Gittiğimiz her haberde; farklı görüşteki insanlara karşı ön yargılı olmamayı, birçok şeyin göründüğü gibi olmadığını hem şaşkınlık hem hayal kırıklıklarıyla öğrenirken, yaşadığı deneyimlerden anlattığı hikâyeler sayesinde de yıllar içinde edineceğim hayat tecrübelerini ufacık zaman diliminde kazanmamı sağlamıştı.
Bir ortama girdiğinde nevi şahsına münhasır kişiliğiyle öne çıkar, fikirlerini doğrudan söylemekten geri durmazdı. Her kesimden, ideolojiden, karakterden tanıdıkları vardı ve pek çoğunun hayatına dokunduğuna, zor durumdayken destek olduğuna tanık olurdum. Dertleşmeyi de iyi bilirdi, hayattan keyif almayı da…
Hayal ettiğim başka bir sektörde çalışmak için işi bırakıp bilmediğim bir yöne doğru adım attığımda, “Sen yaparsın,” demiş, “Bu gazete senin, ne zaman dönmek istersen kapımız açık…” deyip yine desteğini esirgememişti. Bir gün haberden dönerken -her haber dönüşü köşesini yazardı- yazmam konusunda motive etmek adına, “Bugün köşemi sen yazsana!” demişti. “Ama ben beceremem ki…” dediğimde, “Senin yazma yeteneğin var, her zaman yazmalısın.” diye tembihlemişti.
Bugün o sözü aklıma geldi ve kendisi için yazmak istedim. Zor durumdayken elimden tutan, hayata dair pek çok konuda ders almamı sağlayan, gazetecilik yapmaktan ve yazmaktan çok mutlu olan, hayatı dolu dolu yaşamayı bilen ve seven, tanımaktan, birlikte çalışmaktan gurur duyduğum güzel insan:İrfan Ermiş. Seni hiç unutmayacağım.