Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünya siyaset tarihine geçmiş büyük bir liderdir.
102 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve bizlere emanet etmiştir.
O’nu yanlış anlayanlara, farklı anlatanlara, ilginç gösterenlere bugün birkaç kelime edeceğim.
Dünkü köşe yazımda Cumhuriyetin özünden bahsettim ve bu kazanımları kalbinde, yüreğinde taşıyan, bu değerlere gönülden sahip çıkan, onları koruyup, yüceltecek olan tüm herkese selam olsun dedim.
Türkiye’nin dünya devletleri arasında güçlü, hür ve bağımsız olmasının birkaç yolu vardır.
Bunun da; toplumsal ilişkilerle, kültürel değerlerle, teknolojiyle ve sanayiyle, kısaca her alanda Atatürk’ün emaneti olan Cumhuriyetin değerlerini içselleştirmekle ve buna uygun mücadele etmekle, hayat sürmekle, yeni nesilleri böyle yetiştirmekle mümkün olabileceği ortada.
Gel gör ki bir kafa, toplumu Araplaştırmaya çalışırken, yönünü Ortadoğu’ya çekmeye çalışırken, diğer taraftan Batı görünümlü kafalar da, vur patlasın çal oynasın mantığından bir türlü sıyrılamadan Atatürk’ü saçma sapan bir şekilde sunuyor.
Gelin şimdi “Cumhuriyet Balosu” adıyla kendilerine eğlence düzenleyen kafalara bakalım.
Alkol masaları kurulmuş, mezeler dizilmiş, ellerde bayrak, ağızlarda marş, ilerleyen saatlerde alkolünde etkisiyle göbekler tokuşturulmuş, oyun havaları oynanmış…
En çok üzüldüğüm de küçücük çocuklar, bu olanı biteni görüyor ve hafızalarına kazıyor…
Herkes istediğini yapmak ve yaşamakta özgürdür. İşte bu özgürlüğü Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sağlıyor.
Peki, Atatürk Cumhuriyet için ne diyordu; “Aklın, bilimin, ahlakın ve çalışmanın eseridir” diyordu.
Onun hedefi; özgür, bilinçli, çağdaş ve saygılı bireylerden oluşan bir toplum kurmaktı.
Bu nedenle, kutlama biçimleri Cumhuriyet’in ruhuna ve toplumun ortak değerlerine uygun olması gerekmez miydi ey ahali?
İçki içmek, eğlenmek, dans etmek kişisel tercihler. Buna kimse laf edemez. Ama kutsal değerlere, sembollere ve başta Atatürk’ün hatırasına saygı göstermek, toplumsal bir sorumluluktur.
Mesela Atatürk’ün fotoğrafı önüne rakı şişesi koymak veya O’nu bir eğlence unsuruna indirgemek, O’na ve O’nun mirasına saygısızlıktır.
Bu tür organizasyonları düzenleyerek kendilerine bir misyon üstlenen Sivil Toplum Kuruluşları, dikkat etmelidir.
Atatürk’ümüzün bizden beklentisi emin olun bu değil. Hani derler ya “Atam kalk gel” diye, vallahi gelmesin. Gelirse bazılarının işi gerçekten zor…






