ne zaman meclis toplantısını seyretsem, farklı bir moda giriyorum. üyelerin salona girişleri arasındaki diyalogları, birlikte koltuklarına oturmaları, oturumun başlaması, gündem öncesi açıklamalar, gündeme ek öneriler, gündem konularının oylanması, itirazlar ya da polemikler beni bir havaya sokuyor. bazen meclis'te değil de, başka bir yerde hissediyorum kendimi. kocaman adamların enteresan atışmalarına şahit olduğum anları bilirim. o zamanlar ufaklıktım. faruk can vardı.. genç parti'den meclis üyesiydi silivri'de. hani cem uzan'ın sallamasyonlarla yüzde yedi buçuk oy aldığı 2002 senesinde üreyen partinin mensubuydu. tek başına neler yapardı neler. o zamanlar belediye, terminalin üstündeydi. şimdiki palmiye düğün salonunun yeri. küçücük bir salondu meclis toplantısı. bu küçük salonda büyük sesler yankılanıyordu. o faruk can gibi muhalefet gerek bugün. çünkü muhalefetin kralıydı. hadiseleri çözümleyemediğim için babama sorardım 'bu adam deli mi' diye, o da 'oğlum deli' derdi. bi ara bağımsız kaldı, 2009'a kadar görevini yaptı. her neyse.. çok eskileri sonra yad ederiz. gelelim cuma günkü (8 mayıs) meclis'e...
mayıs ayı ikinci oturum da birinci oturumun benzeriydi. kendimi bir minibüse binmiş, her an muhtelif bir yerde inmeye hazır gibi hissediyordum. vıcık vıcık diyalogların etkisiyle halet-i ruhiyem böyle oldu.
tabi şoför bu durumda belli: silivri belediye başkanı özcan ışıklar.
her an inme modumun mimarı da, şüphesiz minibüs şoförü. direksiyonu nasıl çevip, gaza nasıl basıp, vitesi nasıl attırdığı önemli...
****
geride kalan pazartesi günkü birinci oturumda sahile inşa etmeyi düşündüğü çılgın projeyi anlatırken betimleme oldu yüzümde. hani tv'lerde hayal kurunca baloncuk zıplıyor ya havaya, siz de öyle düşünün o an beni. lakin aynı şoför yine aynı meclis koltuğunda. şoför başkan çılgın projesini anlatırken, kuvvetle muhtemel orhan baba'dan 'mevsim bahar olunca' senfonisi kulaklarda duyulmuştur. ağır gaza basmalar, yavaş yavaş anlatmakla aynı manzaraydı benim için. ilkbahara girerken, genel seçim yakınken, silivri sahili'ne yapmayı düşündüğü çılgın projedeki çılgınlıklar, bir minibüs şoförünün mercedes'e makas atması (!) misalinde. dolmuşa binen müşterilerin bazıları ücreti geç takdim edince, tekrar tekrar ikazlarla 'vermeyen kalmasın' diyen şoförler, kendisinin dikkatte alınmadı hissine kapılıp içten içe hakaret ederler. bizim şoför başkan da öyleydi. liman başkanlığı'nın yeni hizmet binasının neresi olduğunu görmek isteyen muhalefet, 'kim bilir kimin yerini ne kadar alacaktır' endişesiyle red oyu kullandı. misal, şoföre kızan vatandaşın, 'müsait bir yerde ineyim' demesi gibi.
pazartesi böyleyken, ikinci oturum cuma günüydü. sanki selimpaşa'dan gümüşyaka'ya gitmeye çalışıyorum ama hala minibüsteyim.
polemik mevzuları farklı, şoför yine başkan ışıklar, ve ben hala dolmuştayım, ve hala oturanlar aynı!..
hafta içinde sanayi esnafının yönetim binası açılmış, siyasi taktikler yapılmaya çalışılmış, çevre bakan'ı güllüce silivri'ye gelmiş, perşembe günü de yoğun yağmur fazlalaşınca kanallar patlamış, birçok yer pis kokmuş...
meclis'te de gündeme geldi bunlar. yağmurun tazyikliği, meclis'tekilerin ağzından çıktı. dolmuş şoförünün dikiz aynasından milleti kesip 'ablacım otursana şuraya' demesi gibiydi.
başkan ışıklar'ın demagojileri süper ötesidir. konuşurken başka diyara gidersin. hadi bu ay dolmuştayım, önümüzdeki ay nerede olurum bilmiyorum. yaptığı hataları muhalefet yüzüne vurunca ense kökünün karıncalandığını gördüm. mesela alt yapı, 2014 hesap görüşmeleri, hükümet partisinin devlet mensuplarının karşılanmasına yönelik açıklama kısmında etkisizdi. birkaç deyimli girizgahla kalkan oluşturmaya çalıştı kendine. cüsseli bir vatandaşın, minibüs şoförüne posta koyduğunu, şoförün de gıkını çıkaramadığı, yalpaladığını düşünün. ense kökündeki karıncalanma kuyruk sokumuna doğru ilerlerken...
muhalefetin grup sözcüsü rıfat kutlu, garabetleri anlık tespit ve tenkit ederken, bu kez başkan ışıklar'ın halet-i ruhiyesi bulgaristan casinolarında poker oynayan yüz gibiydi.
yediği naneyi inkar etmek gibi bir serzeniş girdabına kapıldı. mamafih, kadrajımdaki pozisyon, dolmuş şoförünün hışımla vites attırdığını gösteriyordu. 'siyaset yapmasını iyi bilirim, sizden tecrübeliyim ben, belediyenin kuruşunu kendi masraflarıma harcamam. özel kalemin bu seneki harcamasını göreceksiniz 300 bini geçmez' infilakıyla birlikte, bel hizasındaki hamle yaptığı vites sesi tıngırdadı. o koca demir yığını, adeta asfaltla hemhal olup meşke gelmişçesine sarsıldı.
yani gaza basarak servisi bitirmeye çalışan şoför gibi, meclis oturumunu sonlandırdı. neticede relaks başladığı toplantıyı gerginliklerle, muhalefeti küçük düşürmeye çalışmakla, ama bu arada kendini köşeye sıkışmaktan kurtaramadan sonlandırdı.
gazeteciliğin bana verdiği yetkiye dayanarak, dolmuş seyahati yaptıran silivri belediye başkanı özcan ışıklar'a teşekkür ederim. solda inecek var...
(Kent Yaşam Gazetesi-12.05.2015)