15 Temmuz Cuma gecesi ülke tarihine kara bir gün olarak yazıldı…
Günlerdir asil Türk vatandaşları meydanlarda Demokrasi Nöbeti tutuyor. O gece milyonlarca vatandaş, festivallerde, kafelerde, barlarda eğleniyordu. Önce köprüler tutulmaya başlandı, ardından TRT de sözde darbe bildirisi okundu. O dakika itibariyle herkes evlerine dönmeye başladı. Programlar yarıda kesildi, herkesin üzerine bir korku bulutu çöktü.
Millet evlerine döndükten sonra, “kaçıyor, ülke arıyor” dedikleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan bir ses geldi;
“Sokağa çıkın!”
İşte Cumhuriyetimizin kaderini değiştiren iki kelime bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu mertliği evlerine dönen milyonlarca insanı meydanlara döktü. Bazı kesimler, bankamatiklerden paralarını çekerken, evine ekmek-gıda stoklarken, bir kesimde kendini silahların, topların, tankların, F16’ların karşısına attı. Mesele yavaş yavaş ortaya çıkınca ise, kimse ayrım gözetmeden sokağa çıktı.
Türk budur işte.
Sakarya’da, Dumlupınar’da, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda aç-susuz savaşan ‘Çılgın Türkler’in torunları bugün tekrar bir kurtuluş mücadelesi verdi.
Bugün Demokrasi Nöbetlerinin 16’ncı günü… Milletimiz yılmadan, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan demokrasi inancını tüm Dünya’ya gösteriyor. Sağcısı solcusu, herkes meydanlarda ‘Demokrasi nöbeti’ tutuyor. Vatandaşlarımız parti ayrımı gözetmeden, birlik içinde direniyor. İkinci bir emre kadar da milletimiz sokaklarda olacak buna inanıyorum…
***
Dünya, Türk Milleti karşısında, Erdoğan karşısında gerçekten titriyor. Böyle bir milletin, liderine de ‘kaçmak’ yakışmazdı zaten. Dik durmak, ülkesini savunmak, milletinin yanında durmak yakışırdı. Devletimiz, hükümetimiz bir dik duruş örneği gösterdi. Allah’a şükürler olsun ki bu kalkışmayı kısa sürede sonlandırdık.
Gelelim Onlara…
Şerefsiz, haysiyetsiz, onursuz, üstündeki üniformanın değerini kavrayamayan kanı bozuklar, vatanını ve bayrağını Persilvanya’daki teröriste, ABD’ye peşkeş çektiler…
237 şehit verdik…
Bu caniler 237 vatandaşımızı, vatan evladımızı şehit ettiler. Halen O asil şehitlerimize, ‘şehit’ diyemeyen soysuzlar var. O şerefsizler elbet cezalarını bulacaklar. Fethullahçı Terör Örgütü’ne yardım yataklık eden haysiyetsiz, kanı bozuklar elbet cezalarını çekecekler.
***
Yazımın başlığında 15 Temmuz’un bir oyun olduğunu kabul ettim. Ancak bu oyunu halen bir kesimin iddia ettiği gibi Hükümet değil, Erdoğan değil, haçlılar oynadı. Dış güçler, haşhaşiler nasıl ki sağcı-solcu çatışması çıkarttı, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrıştırması, kavgası başlattı, Türkiye topraklarında oynadıkları son oyun ise 15 Temmuz Darbe girişimi oldu. Onlar oyun oynadıkça, bizi yıkmaya, bölmeye çalıştıkça biteceğimizi, sineceğimizi sandılar.
Onların unuttukları; tarihimizde biz nasıl ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile küllerimizden yeniden doğduysak, her düştüğümüzde ayağa kalkmayı, birlik olmayı iyice öğrendik. Fatih gibi, Alparslan gibi, Atatürk gibi büyük Türk liderlerinin torunları, asla ve asla yıkılmayacaktır. Ülkesini terk etmeyecek, tek kişi kalana dek savaşmaya devam edecektir. Unutulmaması gereken en önemli şey, her birimizin asil bir kan taşıdığıdır.
Allah Türk’ü korusun ve yüceltsin. Bizim bizden başka dostumuz yok… Başka vatanımız, bayrağımız yok!
***
Son olarak; 15 Temmuz itibariyle yaşadığımız zor günlerde herkesin sağduyulu olmasını istiyorum. Sağcısı-solcusu, Alevi’si-Sünni’si, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkes’i hepimiz Türk’üz. Hepimiz bu vatanın evladıyız. Hepimizin tek bir dili, tek bir bayrağı, tek bir dini var. Aramızda saklanmış, kanı bozukların kışkırtmalarına karşı uyanık olalım. Bu birliği bozmak isteyen şerefsizlere fırsat vermeyelim.
Mesele parti meselesi değil; vatan, bayrak, millet ve din meselesidir.
Biz bugünlerdeki gibi bir olursak, bırakın Amerika’yı, İsrail’i, kim olursa olsun Allah yanımızda oldukça, vatanımız oldukça, dinimiz, bayrağımız oldukça kimse bizi yıkamaz, bölemez…
Birlik ve beraberliğimizin ‘vatan’ paydasında birleştiği bu günlerde, ellerimizin hiçbir zaman ayrılmaması dileğiyle, yazımı noktalıyorum… Kalın sağlıcakla.