Sabah akşam kendime soruyorum; "Ne olacak bu AK Parti Silivri İlçe Teşkilatı'nın hali" diye... Bakıyorum, referandumla ilgili yapılan çalışmalara, kendileri çalıp, kendileri oynuyor.
Bir milletvekili, bakan, eski bakan geliyor. Bir buluşma tertip ediliyor, bakıyorum fotoğraflara hep kendi adamları. Acaba, gelen üst düzey kişileri 'şak şak' alkışlasınlar diye mi hep kendi adamlarıyla görüştürüyorlar ya da bu görüşülen kişilerle ilgili şüphe mi var da kararlarını değiştirmek için uğraş sarf ediyorlar.
Benim bildiğim bu insanlar AK Parti'ye üye...
Ben mi yanlış biliyorum?
'Körler sağırlar birbirini mi ağılıyor' sormak istiyorum...
Neden sürekli AK Partili üyelerin evlerine gidiliyor, onlarla program düzenleniyor?
AK Partililerin kafasında referandumla ilgili korku mu var?
Yoksa 'biz, bizim oylarımızı sabitleştirelim' diye mi uğraşılıyor?
Ben şuan halka dayalı bir siyaset yapıldığına inanmıyorum!
Gidilmedik insanlarla neden irtibata geçilmiyor?
Niye bir CHP'linin, bir muhalifin, 'hayır' vermesi muhtemel insanların evinlerine, iş yerlerine gidilmiyor?
İki tane derneğe, iki tanıdık dükkana götürünce, 'yüzde 55 Evet' alınacak mı sanıyorsunuz?
Ben sizin yerinizde olsam, bırakırım üyelerime gitmeyi, 'kesin hayır der' gözüyle bakılan ve kararsızların peşinde koşarım.
Yoksa siz Silivri'de yüzde 55'i zor, Türkiye geneli de yüzde 60'ı rüyanızda görürsünüz.
Şuana kadar yaptığınız her şey 'göstermelik.'
Benim üzüldüğüm tek nokta, referandum için gerçekten, içten ve kalben inanarak çalışanlar...
Bu yaptıklarınızla onlarında haklarına gireceksiniz. Seçim sonrası 'ahlarını' alacaksınız.
***
Çalışmalarla ilgili fotoğrafları hep detaylı bir incelemeye alıyorum. Tabiri caizse, altından girip üstünden çıkıyorum. Her kare fotoğrafta ben bir mesaj görüyorum. Bir bakan geliyor, milletvekili geliyor, hemen bir fotoğraf çekilme çabası, karelerde gözükme kavgası...
Amaç ne?
Vekille, bakanla fotoğraf çekilince, 'Bakın benim kiminle fotoğrafım var, akıllı olun. Sizinle oynarım. Ben şöyle güçlüyüm. Siyaseten önüm çok açık' falan mı demeye çalışıyorsunuz.
Ben inanın sizi hiç sempatik bulmuyorum...
Meclis üyesi ve parti yöneticisi, gerçekten 'dava adamı' ise bunlarla gündeme gelmez.
Her gün evine ve iş yerine gittiği, fikrini değiştirmek için çabaladığı muhaliflerle gündeme gelir. İşte o zaman gerçekten 'dava adamı' olursunuz. Yoksa bir adım öne çıkamazsınız.
Aksine, devamlı geride kalırsınız, fotoğraf vermek için kafalarınızı omuzlardan yukarı doğru uzatırsınız...
***
SİLİVRİLİ KEBAPÇI CELAL!
Son zamanlarda meşhur bir dizi var, İçerde...
Silivri'de de bu karaktere benzettiğim biri var. Vurup kırması, adam öldürmesiyle değil ama 'dolap çevirmesiyle...'
Geçtiğimiz günlerde Ahmet Ermiş'in gündeme getirdiği kebapçı meselesi, halen açıklığa kavuşturulmadı. Bazı kebapçılar, ellerindeki belgelerle 'bizim abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan olsun' diyerek, mekanlarının ne kadar temiz olduğunu kamuoyuna duyurdular.
Sevgili okuyucularım, 'Kebap' bizim 'tarihimiz'de var.Silivri'de bir kebapçıya yapılan denetimlerde 'uygunsuz' raporu veriliyor ve nokta atışı yaparak söylüyorum, 16 bin 058 Türk Lirası ceza alıyor.
'Ermiş'ler, hiç bir zaman belgesiz konuşmaz. Biz dedikoducu değil, babadan gazeteci doğduk.
Bu meseleyi neden unutturmaya çalışıyorlar?
Konu ile alakalı olarak, kimler işin içerisinde ve ne yapmak istiyorlar?
Merak etmeyin biz unutmadık...
Bu işin muhatapları, açıklama yapmakla yükümlüler...
Bakıyorum özellikle sosyal medya da çok bilmişlik yapanlar var.
Bizi bilen bilir... Elimizde belge var ki, yazıyoruz...
Bu konu benim çok yakından ilgilendiğim ve üzerinde tam anlamıyla bilgi sahibi olduğum bir konu...
"Alnımız 'AK', başımız dik" diye geziniyorlar bir de ona acıyorum...
Yahu millete ürün satıyorsun, denetim yapılıyor, 'uygunsuz' raporu veriliyor.
Haydi dediklerimin hepsi yalan olsun, 16 bin 058 Türk Lirası cezayı babam mı yedi?
Bu cezanın düşürülmesi için, ey işletme sahibi kime gittin de rica da bulundun?
O 'ağababanız' kimdir?
Ağalığı da yardım edemeyince, sağdan soldan medet mi umuyorsunuz?
Benden sana da bir tavsiye...
Ürünleri düzenle, kanuna uygun hale getir, kimsenin ayağına gitmek zorunda kalma!
***
Son bir meseleye daha değinmek istiyorum.
Silivri'de iki hafta önce bir kozmetik firmasına, Jandarma baskın yaptı. Bu baskında, dünyaca ünlü markaların sahtesi 56 bin 910 adet deodorant, 6 bin 432 adet parfüm, 12 bin 900 boş deodorant şişesi, 8 bin 892 ambalaj ve 10 bin adet katalog ele geçirildi.
Bir araştırma yapayım dedim, kim bunlar diye?
Sonuç beni yine şaşırtmadı.
Jandarmanın baskın yaptığı ve sahteciliğe karşı uyardığı bu firma da kim 'müdür' biliyor musunuz?
AK Partili Silivri Belediye Meclis Üyesi Tamer Şişman, şimdilerde soyadının sonuna 'oğlu' ekleyerek bir gayrimenkul firması açan kişi...
Gerçi müdür olup olmadığı, 'sadece ayakçı' olduğunu dile getirenler olsa da, kendisini 'müdürüm' diye tanıtıyor...
Ben anlamakta güçlük çekiyorum, acaba bu kişiler bilerek mi seçiliyor yoksa gerçekten denk mi geliyor!?
Kebap meselesinde ki işletmeci de bir AK Partili...
Yazımı bitirmeden önce 'Ağababa'ya bir iki söz etmek istiyorum...
İki olayda da partilileriniz var.
Olay, sizin yönetiminizden, partinizden olduğu zaman, bir 'usulsüzlük' olduğu zaman böyle müdahale mi ediyorsunuz?
Daha önce de böyle yaptığınız işler var mı?
Hayır bilelim ona göre davranalım!
Yöneticiniz, partiliniz 'uygunsuz' mal satar, meclis üyenizin çalıştığı yeri 'kaçak' diye jandarma basar...
Vallahi anlamıyorum...
Bu devran böyle gitmez arkadaş...