Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’nun göreve gelişinde 7 ayı geride bıraktık. Bora Başkan’ın da her zaman ifade ettiği ‘İlk üç ay teşekkür ile geçti’ sözlerini baz alırsak, 4 aydır Silivri’de ne oldu, ne bitti herkesin malumu…
Mesela Volkan Yılmaz, “sosyal deney üzerine” değil de “oy hesabı üzerine” belediye başkanlığı yürütseydi, (olasılığı yine düşük ama kazansaydı) 3 aylık bir zaman kaybı olmayacaktı. İşler aksamadan devam edecekti.
Ancak yeni bir başkan, yeni bir kadro, bitmek bilmeyen teşekkürler derken ilk yılın yüzde 50’si gitti.
Peki, ne oldu 7 ay da derseniz…
‘Devlette devamlılık esastır’ ilkesiyle projeler bir şekilde sürüyor. Kültür Merkezi inşaatı gidiyor. Zamanın muhalefeti tarafından (CHP’lilerce) eleştirilen ‘Tarihi Belediye Binası’ gibi yapılar sahiplenilip, propagandaya devam ediliyor. Tamamlandığında da eminim ki güzel bir açılış organizasyonu yapılacaktır.
Başka?
Parklar, yol, kaldırım, çeşitli etkinlikler, tarım, sağlık, spor gibi sosyal işler…
Belediyeciliğin ‘olmazsa olmazları’ kim gelirse gelsin devam ediyor.
Proje bazında konuşacak olursak fark yaratan artı bir durum söz konusu mu? Tabi ki şimdilik değil. 6 aylık yapılan icraatlara baktığımızda şu anda göremiyorum ama mücadelesini görebiliyorum Sayın Balcıoğlu’nun.
Vakit var. Koca 5 sene, pardon 1 gitti, 4 sene uzun bir süre, niceleri de yapılacaktır diye düşünüyorum.
İnsanların umursadığı şey, ne hikmetse (bunu da anlamakta çok güçlük çekiyorum) proje falan değil.
Vatandaş diyor ki; “ben başkan kim ise cenazemde göreceğim, düğünümde göreceğim, başım sıkıştığında yanımda bulacağım, aradığımda ulaşacağım, mesaj attığımda dönüş alacağım.”
Bizim insanımızın öyle çok büyük beklentileri yok, bunları sağlarsanız zaten kazanıyorsunuz :)
Peki soruyorum;
Sıradan, işinde gücünde, siyasetle alakası olmayan bir vatandaşın Belediye Başkanıyla işinin olmasının yüzdesi kaçtır?
Abartmıyorum sıfır.
Erkek ya da kadın, sabah 7’de işine gidiyor, akşam 6-7’de çıkıyor. Ev, çoluk çocuk derken insanın aklına başkana ulaşmak gelir mi? Gelmez.
Peki, belediye başkanına kim ulaşmak ister?
Siyasetle uğraşan, iş insanı, müteahhit, partili, iş isteyen, kaçağı olan, yapısına müsaade isteyen, kısacası doğru ya da yanlış herhangi bir menfaati, beklentisi olan.
Bana diyorlar ki; “Ben Bora Balcıoğlu’na ulaşamıyorum, mesaj atıyorum cevap alamıyorum. Telefonu başkası açıyor.”
Kesinlikle doğrudur. Hepinize hak veriyorum.
Ancak İstanbul’un en büyük yüz ölçümüne sahip ilçesinden birini yöneteceksiniz, genel ve yerel siyasetin nabzını tutacaksınız, ziyaretler, programlar, açılışlar, özel görüşmeler gerçekleştireceksiniz, o arada da “Hasan arıyor, Mehmet arıyor deyip” telefonla mı konuşacaksınız?
Ben, ulaşamıyorum diyene “ulaşma, arama, yazma” diyorum. Ve ekliyorum, “Meclis üyesi, başkan yardımcısı, müdürü ara.”
Yine mi olur yok “O zaman da git makam odasının önünde bekle. Açılışına git, programına katıl, tören çıkışı yakala” ne diyeyim daha.
Ben park açılışında iki dakika Bora Bey’i yakalayacağım diye peşinden koşan bir müteahhit gördüm. (Kaçak yapısı var diye biliyorum, derdi o.)
Yani arkadaşlar, ağabeyler, partililer, yoldaşlar, ablalar, dayılar, teyzeler, eğer gerçekten işiniz acilse, başka yöntemler deneyin. Çünkü her istediğiniz de, her yazdığınız da ulaşamayacaksınız.
Unutmayın, sizin gibi onlarca hatta yüzlerce kişi ulaşmaya çalışıyor ve eminim o telefon her arayana açılsa Bora Balcıoğlu akşama kadar telefon kulağında gezmek zorunda kalır.
Ben sürecin atlatılacağını, her şeyin daha da düzene oturacağını, bunun için biraz vakit olduğunu düşünüyorum.
Üzülmeyin, kırılmayın, küsmeyin hemen. Empati kurun. Emin olun daha da mutlu olacaksınız. (Bu konudaki fikirlerimi ve tavsiyelerimi yine yazacağım.)