Bir yazı yazık, aman Allah herkese bir haller oldu.
Herkese derken, bizim piyasadakilere. Piyasadakilere derken, bizim sektördekilere. Bizim sektördekiler derken, bizim meslektekilere. Bizim meslektekiler derken, basın mensuplarına. Basın mensuplarına derken, gazeteci büyüklerime…
***
Böyle detaylı bir tarifte bulunduğum için kurusa bakmayın. Beni anlamayan, anlamak istemeyen gazeteci büyüklerim için yazdım. Neme lazım, “herkese” deyince, “başkalarından sanane” demesinler diye.
Okuyanlarınız bilir. Özel Silivri Anadolu Hastanesi önünde yaşanan ölümlü trafik kazasının ardından, o bölgeye üst geçit yapılması için, basın mensuplarının başını çektiği bir grup siyasetçi, muhtarlar ve STK’ların katıldığı topluluk, siyah çelenk bıraktı.
Ben de, üst geçit yapılması yerine, yan yol değerlendirilerek, ölümlerin önüne geçilebileceğini fikrini söyledim. Anadolu Hastanesi sahiplerinin isteyip de yaptıramadığı köprüyü, basın mensuplarının kamuoyu oluşturmasıyla gerçekleştirebileceklerini, bunun arkasında da hastane sahiplerinin olduğunu iddia ettim. Gazeteci büyüklerime de, kendinizi kullandırtmayın temennisinde bulundum. Tüm özet bu kadar.
***
Bu yazıda kızılacak ne var sevgili okurlarım? Gazeteci büyüklerim başladılar bana ağır laflar söylemeye. Konuyu başka yerere çektirler. Birkaç gazeteci büyüğüm dışında, geri kalanı saldırdı da saldırdı. Olsun canları sağ olsun. Ama bu kadar saldırmalarının bir nedeni olmalı. O da suçluluk psikolojisidir. Eğer ki yazımı çok takmasalardı, onlara koymasaydı, bu denli saldırmazlardı. Bir küçüğünüz olarak size büyüklüğün nasıl yapılacağını öğretmek istemiyorum ama; bana şunu diyebilirdiniz: “Kardeş hataların var. Yanlış düşünmüşsün. Başka yerlere vurmaya çalışmışsın bizim üzerimizden. Bu işler böyle olmaz. Daha dikkatli yazmalısın.”
Ya da: “Kardeş yazın çok güzel. Afferim, kimsenin dikkat etmediği bir noktaya değinmişsin. Helal olsun. Devam et, yanındayız.”
Veya: “Düşüncene saygılıyız Alpaslancığım. Biz gazeteciler hep özgürlüğü, özgür yayıncılığı ve düşünceyi savunuyoruz. Yazın doğrudur veya yanlıştır o ayrı konu. Düşüncene sağlıyız.”
***
Yukarıda yazdıklarımı diyebilirdiniz ağabeylerim ablalarım değil mi? Ama siz bunları söylemek yerine kırıcı oldunuz. Olsun, ben her zaman kardeşiniz olduğumu düşünüyorum. Aranızdan bazıları, babam İrfan Ermiş’e öyle yazılar yazdı ki, duygusal hareket edip kalkıp bir kere bile bir şey demedim. Neden? Çünkü bizler gazeteciyiz, eleştirmekte, düşüncelerimizi ifade etmekte özgürüz. Özele girmediğimiz sürece. Siz bunları göremezken, bakın ben yine bir büyük gibi bunları düşünerek hareket etmişim o zamanlarda.
***
Herkesi geçtim de, Fatma Sarıbıyık ablam en üzücü oldu. Gerçekten ama gerçekten çok sevdiğim Fatoş ablam, “Bundan sonra Fatoş ablan yok. Bak işine. Allah yolunu açık etsin” dedi. Hiç beklemezdim. Büyüklerine yazdı yazdığı zaman O’na hiç “Bak işine” dendi mi çok merak ediyorum…
Saygılar, Alparslan ERMİŞ.