Bazen korumaya çalıştığımız değerleri abartınca ortaya çok ilginç bir o kadarda sakıncalı durumları ortaya çıkartırız. Bunu isteyerek yapmayabiliriz ama yinede “zarar” kokan pis havayı etrafa salarız. Aklı selim hareket etmeyi beceremezsek “akılsız” yakıştırmasını adamın suratına vururlar.
***
Bilindiği gibi AK Parti Silivri İlçe teşkilatı yaklaşan yerel seçimlere stratejik olarak hazırlanırken, aday olacak isimlerin de kendilerini sahada rahat gösterebilmesi adına bir karar aldı. Fitne çıkmaması içinde her aday farklı mahallelerde değişmeli olarak esnaf ziyaretleri yapacak. Bu ziyaretler her Cuma gerçekleşecek.
Bu kararın doğru bir netice verebilmesi asıl hedef fakat, söylemin ile eylemin birbirini tam olarak tamamlaması uygulamanın hassasiyetinden geçer. Uygulamayı kim hassas yapar? Tabiî ki üzerine vazife verilmiş saha adamı… Çünkü burada ana hedef sokaktaki vatandaşa selam vermek hal hatır sormaksa bu selamı iletecek kişide çok mühimdir. Eğer amaç farklıysa bunu bende sokaktaki de bilemez. Ancak kimse “salak” değil… Kimse “uysal koyunda” değil… Buradan AK Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş’a çok samimi olarak söylüyorum; “Sizin selamınızı ileten bir teşkilat mensubu samimiyet duygusunu veremiyorsa, bunun en büyük tepkisini o teşkilatın başındaki yöneticiye verirler.” Kim mi? o samimi olmayan isim Şaban Yaşar…
Bir şeylerden korkuyorsa, korkmasın kimse onu yemez. Eğer çok teşkilatçı ise şunu da iyi bilmeli o teşkilat tek başına tabeladan ibarettir. Teşkilatı bütün yapan o yapının mihenk taşı gönül verenleridir. Senin gönlün bir şeylerden eksik ise bırak gönlü bol ve senden daha samimi olanlar senin yaptığın vazifeyi yerine getirsin. Şu saatten sonra kaybedecek bir oyun bile hesabı yapılırken sen kalkarda “senin burada ne işin var dersen” (Allahtan bana demedi) gönüllerin bir olduğu yerde sen mide bulandırırsın. Şaban Yaşar’da gece gündüz partisi için koşturan bir şahsiyettir. Bunu inkar etmek saygısızlık olur ama dediğim gibi bazen “ben alemin akıllısıyım” derken düşülen durum vahim olur. Zaten yeteri kadar kalp kırdığınız, küstürdüğünüz, bezdirdiğiniz gönüldaşlarınız varken, orada sadece tesadüfen bulunan bir partilinize senin burada ne işin var denir mi? Allah aşkına yahu… Söz ağızdan çıktığı andan itibaren geriye nasıl döner yada bu sözlerim karşımdakine nasıl bir etki yapar diye insan düşünür çok ayıptır çok…
***
Bırakın yumruklar konuşsun!
Bende pek severim aslında Cengiz Aksu’yu… Sessiz sedasız, etliye sütlüye pek karışmaz, varlığı yokluğu birdir bendeki karnesi. Ama işte bazen göründüğünden farklı oluyor insanın hali. Hafta sonu Ömer Sebahattin Çetin ile sahilde yaptığı kavgası çok konuşuldu. Biraz abartıldı da aslında hani “Ömer beyin kafasına 13 dikiş atıldı. Çay bardağını suratından parçalamış, efendim Özcan Işıklar elinden zor almış :) şu an hastanede yatıyormuş”
Geçtiğimiz gün yine AK Parti eski İl Genel Meclis Üyesi Ahmet Maşalacı ile Bağımsız Meclis Üyesi Yılmaz Kandemir’in kavgası da tutulmuştu. Ne güzel Silivri değil mi? İşte Sözün bittiği yerde demek ki yumruklar konuşuyormuş.