Önceki gün Facebook hesabımdan paylaştım, “Temiz siyaset'ten geçtik, ama ALLAH'tan tek temennim seviyeli bir siyasetin Silivri'mizde yer etmesi...” diye.
Ardından ekledim: “Dini, kültürü, mezhebi, düşüncesi her ne olursa olsun yıkmayıp yaşatan, siyasi bir algının örnek alındığı Silivri istesem çok mu olur?”
Eş dost akşama kadar sorup durdu “Ahmet! Duymaya alışık fakat görmeye bir türlü şansımızın olmadığı bir ifade olmamış mı?”
Yani temiz siyaset...
***
Kulağa ne de hoş gelir değil mi? Ve hemen arkasından gelen yine hoş bir ifade daha: Temiz toplum.
Kısacası şudur ki, “Temiz toplum, temiz siyaset!” Peki bu kadar mı zordur? Ya da bu kadar mı imkânsız? Omuz omuza verip yükselmek dururken, birilerinin üstüne basa basa mı çıkmayı hedefler birileri?
İspatlamak varken kendini, birilerinin önünü kesmeye mi çalışır birileri…
Kirli planlar ve onun kirli kahramanları ile tamamen kişisel çıkarlar üzerine kurulmuş garip bir politikamıdır siyaset!
***
Değerli dostlar… Eleştiri değil, özeleştiri lazım şimdi. Bu düzeni tartışıp duracağımıza kendimizi şöyle bir sorguya çekelim. Ben ne kadar suçluyum? Ben ne yapabilirdim? Ben ne yapmadım? Dürüstçe cevap verebilmeliyiz. Kendimizi kandırmamalıyız. Ve hiçbir cevap “oy verdim” ya da “oy vermedim” kadar basit, hatta komik olmamalıdır.
ÖZCAN IŞIKLAR’IN ÜSLUBU
Son birkaç gündür Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın toplantılarına katılıyorum, sözlerini dinliyorum ve notlarımı alıyorum. Yine Sayın Işıklar’ı dinleyen kişilerle sohbet ediyoruz da, muhalefet ederken bazen aşırıya kaçıyor sanki.
Yerel siyaset üzerine pek bir şey anlatmıyor ama genel siyasete dair çok şey anlatıyor. Mesela AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın ne yapmak istediğini, ülkenin –Işıklar’a göre- durumunu anlatıyor. Zaman zaman “padişahlık” ve “saltanat” kelimelerini de kullanarak, ülkenin bu şekilde yönetileceğini falan iddia ediyor.
Olabilir, bunlar gayet normal şeyler.
Bazı ortamlarda çok ılıman hava estiren Özcan Başkan, bazı ortamlarda da sert oluyor. Hacı Bektaşı Veli Kültür Derneği’nin Silivri’deki Aşure etkinliğine katılmıştım. Başkan Işıklar burada bir konuşma yaptı ve Başbakan Erdoğan’ın, Diyarbakır’daki barış mitingiyle ilgili olarak telaffuz ettiği “Kürdistan” lafını hatırlattı.
Buraya kadar her şey normal. Bu kelime üzerinden eleştirisini yaptı. “Kuzey Irak Kürdistan’ı” bile dese de, Başbakan bu sözünden ötürü çok kesimin tepkisini topladı.
Bölücüler dedirtmek istediklerini sonunda yaptılar.
Işıklar hep şunu savunur: “Doğruyu söyleyin, teşekkür edeyim.”
Ya da: “Doğru olanı yapın teşekkür edeyim.”
***
1937-38 Dersim olaylarıyla ilgili Başbakan Erdoğan Alevilerden özür dilemişti. Bir gerçeğin özrüydü bu. Bu laf bile CHP’lileri ikiye bölmüştü geçen senelerde. Yani kimisi tebrik etti, kimisi yuhaladı Başbakan’ı.
Sanıyorum düşünce farklılıklarından olacak ki, Özcan Başkan, Aleviler mensuplarının etkinliğinde Alevilerin ötekileştirildiğini ima etti. İyi de, aynı zamanda Başbakan özür dilemişti?!
***
Işıklar, genel atmosferin havasını yerele sunarak muhalefet görevini sürdürüyor. 10 Kasım olaylarıyla ilgili olarak da; “Ben bu olaylardan ders çıkartılması gerektiği inancını taşıyorum. Ve karşımıza çıkan ilk fırsatta bu zihniyeti ülkeden atmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum” demişti.
Çok öfkelisin Özcan Başkan çok…