Hemşerim yani Samsun Ladikli, Ladik Belediyespor’un eski başkanı, Ladik Eski Ülkü Ocakları başkanı, Ladik MHP’nin eski ilçe Başkanı, Ladik Belediyesinin eski MHP’li Meclis Üyesi sevgili kardeşim Ali Sukas sosyal medya hesabından aynen şöyle yazmış: “Memleket sevmek, resim çekmekle de olur, memleketi sevmekle de olur, memleket sevmek, onun için savaşmakla da olur ama memleket sevmek, en güzel istihdam yaratmakla olur ve istihdam yaratanlara selam olsun...”
*
Şimdi; ben de bu sözün altını şöyle doldurabilirim. Yaklaşık bir yıl önce Ladik Belediye Başkanı AK Partili Nurhan Yapıcı Özel ile İstanbul’da bir toplantıda karşılaştım ve o toplantıda, İstanbul’daki Ladikli iş insanlarına adeta yalvarıyordu: “Ladik’e gelin, yatırım yapın, istihdam alanı açın ve biz belediye olarak elimizden gelen tüm imkanları sizler için seferber edelim.”
Bunu bir belediye başkanı istiyor, ilçesi için, ilçe halkı için istiyor.
İstiyor çünkü Ladik sürekli ‘göç veren’ bir ilçe! Türkiye’de yüzlerce binlerce Ladik gibi göç veren ilçeler hatta il bile var. İnanıyorum ki; Anadolu’da yüzlerce il, ilçe başkanı hemşerisi olan iş insanlarına “Gelin doğup büyüdüğünüz ata topraklarınıza irili ufaklı, küçük ölçekli, büyük ölçekli fabrikalar kurun, kendi insanımıza iş alanları açın, açınki şu kayıp giden geleneklerimizi, törelerimizi, adetlerimizi yaşatalım yani göç ile töremizde geleneklerimizde göçüp gitmesin” diyorlar.
*
Haksızlar mı? Elbette haklılar. Yine kendi ilçemden örnek vereyim. Mesela; Ladik’in, nüfusu ben çocukken, 7 bin 200 civarındaydı ve ben atmış yaşındayım, Ladik’in nüfusu 52 köyü ile birlikte 17 bin civarında...
Kısa bir araştırma ile gördüm ki, Ladik’in nüfusu 500 binleri geçmiş ama neredeler? Türkiye’nin birçok iline, ilçesine dağılmışlar.
Şimdi; Belediye Başkanı Sayın Nurhan Yapıcı Özel hemşerileri olan iş insanlarına yalvarmakta haksız mı? Keşke önceki belediye başkanları da aynı yolu izleselerdi...
*
Bu arada devlet il ve ilçelere nüfusuna göre mali destek veriyor bunu da göz ardı etmeyelim de, neyse; bu konu, ayrı bir yazı konusu şimdi geleyim asıl mevzuya yani gençliğimde geldiğim, çocuklarımı büyüttüğüm, ‘ikinci memleketim’ dediğim ilçem Silivri’ye
*
Benim geldiğimde Silivri’nin nüfusu, yaklaşık 30 binlerdeydi. Şimdi ise 200 binler civarında.
Şu anda Silivri’de binlerce fabrika var ve on binlerce insanımız bu fabrikalarda çalışarak evine ekmek götürüyor.
Vakti zamanında “Silivri’nin altın değerinde verimli topraklarını sanayi imarına açılıyorlar” diye belediye başkanlarına feveran edenlerin, yürüyüş yapanların, çocukları, torunları, gelinleri, kızları şimdi bu fabrikalarda çalışıyor. Tarım bitti veya bitirdiler, elbette buda irdelenmesi gereken önemli bir konu lakin çağımızda şu da bir gerçek, bir ülkede her konuda kalkınma sanayileşmeyle oluyor.
*
Burada asıl mesele şu? Yerel yönetimler, sanayi ve sanayiciye nasıl bakıyor. “Gelin fabrika kurun, istihdam alanları açın” diyoruz hatta ilk başlarda yalvarıyoruz da, kurulan fabrikalara ve o fabrika sahiplerini biz ne kadar sahipleniyoruz? İşte iç sızlatan mevzuda bu! İstanbul 3. Bölgeye hakim yani bilgi sahibi olan emekli bir gazeteci olarak, görüştüğüm konuştuğum bir yerde oturup iki bardak çay içtiğimiz sanayiciler bir dert yanmaya başladı mı çay boğazda takılıp kalıyor. Senin anlayacağın sevgili hemşerim sanayicin çok dertli çok!
Ladik’ten baktığın zaman, Silivri veya İstanbul çok güzel görünüyor, birde burada iş yapana sormak lazım memnun musun diye.
Sözü sanayiciden açmışken pazartesi devam edelim şimdilik bu kadar
Hoşçakalın…