Silivri belediyesinin Eylül ayı meclis toplantısında ilginç tartışmalar ve diyaloglar yaşanmaya devam ediyor. Bu ilginçliğin baş mimarı elbette Cumhuriyet Halk Partisi.
10 yılda Silivri’yi yaşanamayacak hale getiren sanki MHP yönetimiymiş gibi, pişkin pişkin kendilerini “başarılı” görmüyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Sanki kumar olaylarıyla anılan kendi başkanları değilmiş gibi, “alnımız ak” demiyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Sanki işçilerin maaşlarını ve tazminatlarını ödemeyen kendi yönetimleri değilmiş gibi, rahat ve geniş hareket etmiyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Sanki belediyeyi 250 trilyon borca kendileri batırmamış gibi “alnımız ak” demiyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Fetö’den yargılanan ve ülkeden kaçan savcılarla ilişkileri gazetelere haber olan soru işaretleriyle dolu kişi kendi başkanları değilmiş, “alnımız ak” demiyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Alacaklıları kapıya dayandırarak belediyenin itibarını yerlerde süründüren sanki kendileri değilmiş gibi, Volkan Yılmaz’a laf atmıyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Hayır işlemek isteyen bir vatandaşın arazisini kendi üzerine geçirip sattığı medyaya düşen sanki kendileri değilmiş gibi, “alnımız ak” demiyorlar mı, şaşırmamak elde değil.
Volkan Yılmaz’ın emanete sahip çıkma anlayışını “Yaptığımız hizmetlerin mirasımızı yemeğe devam ediyorsunuz” diyecek kadar seviyeni düşürdü ya Melih Yıldız, pes doğrusu.
Sizin “miras” algıladığınızı Volkan Yılmaz “emanet” olarak gördüğü için, milletin ve devletin parasını hiç etmesini mi bekliyordunuz?
Madem miras olarak görüyorsunuz da “Kamuda devamlılık esastır” lafını ne demeye söylüyorsun Melih kardeşim?
İşçinin alın terini ödemenin formülünü bulmak yerine “Bizde 2 yıl düzenli bir şekilde ödemiştik” diyerek kıs kıs gülmenin sebebi nedir Bora Balcıoğlu kardeşim? Yaptığınız komik mi, basit mi, alay konusu bir iş midir? İnsanların sofralarına giren bir lokma ekmeği ödememek sizde ne gibi komiklik yaratıyor açıklar mısın?
Siz bu kafayla Silivri’ye değil ancak kendinize hizmet edersiniz.
Melih kardeşim, acaba Silivri’ye hizmet edemeyişinizi ve borç batağına sürükleyişinize sebep olarak, kamu kaynaklarını, yani halkın parası için “mirasyedi” olarak anılmanız hoşunuza gider mi?
Türk Dil Kurumu, “mirasyedi”yi “çok savurgan” olarak tanımlıyor.
Sahi, sizin bakışınıza göre kamu kaynakları miras olunca, araç kiralamalarından tutun sattığınız arsalar, firmalara borçlar derken, çok savurgan bir tutum içerisinde olduğunu ortada.
İsrafı önleyip tasarrufa yönelen Volkan Yılmaz’ın ekonomi politikasını örnek almanızı tavsiye ederim. Yoksa gol üstüne gol yemeye devam edersiniz.