Geçen sene Mayıs ayının ortalarında gittiğim Yedi Kule Göğüs Hastanesindeydim.
Bir haftam evde geçti, iki ayım hastanede. Yani son bir yıldır ev ile hastane arasında gittim geldim. Hatta zaman zaman öyle çok rahatsızlandım ki ölümle burun buruna geldiğim anlar oldu. İşte bu sebeplerden dolayı uzun süre yazı yazamadım. İçimdeki dert ağır, tedavi süreci çok meşakkatli…
Kemoterapiler, serumlar, haplar, eksilen kanlar... Yani tam bir ilaç manyağı oldum ve buna rağmen sizleri özledim, yazı yazmayı özledim.
Zaman zaman, kendimi iyi hissettiğim günler de oldu ama yazamadım. Çünkü gündemden uzak kaldım. Elimde malzeme yok ne yazabilirim ki…
Arada şiir yazdım duygularımı ifade etmeye çalıştım.
Neyse, şükür bir kaç gündür iyiyim ve evdeyim.
Gündemi internetten takip etmeye çalışıyorum.
Dün bir haber okudum; Silivri’de Alipaşa Mahallesi yolu üzerinde bulunan ‘Mesan Kilit’ isimli fabrikaya bir sendika bulaşmış. Bulaşmış diyorum çünkü bu sendikaları iyi bilirim. Bulaştımı bulaşırlar ve sürü halinde gezerler. Değnekle falan da kovamazsınız.
Fabrikayı ve sahiplerini çok iyi tanıyorum. Milletini, devletini, bayrağını, vatanını her şeyin üstünde tutan çok kıymetli iş insanlarıdır. Fabrikada yaklaşık 400 kişi evine ekmek götürüyor ve en az 300-400 kişi de dışardan teminle yani taşeronluk sistemi içinde aş iş sahibi. Yani evinin çoluk çocuğunun rızkını kazanıyor.
Bu fabrika 30 yıldır Silivri’de ve ben de bu ilçede 30 yıldır gazetecilik yapıyorum.
Fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz Silivri’de hayırseverliği ile tanınır. Son bir buçuk yıldır dünyayı kasıp kavuran ve binlerce fabrikanın kapandığı bir süreçte, işte bu fabrika işlerini hiç aksatmadan devam etti. İşçi çıkarmadı, işi yavaşlatmadı, hatta yaklaşık 40 kişiyi de işe aldı.
Şimdi çıkmış sendikanın birisi, girmiş üç beş çalışanın beynine sözde haklarını savunacak ve işçi dara düşünce yanında olacak. Tek kelime ile hadi oradan.
İnanın bu sendikanın çok yakında başkanlık seçimi vardır ve gündemde kalmak için bazı üyelerine şirin görünmek için, gözünü Mesan Kilit fabrikasının çalışanlarına dikmiştir. Kimdir bu sendikalar?
*
SENDİKALAR...
Nedir bu sendika dediğiniz? İşçilerin duygularının sömürüldüğü organize bir rant çetesi. “Sendikalaşmak anayasal hak” diyebilirsiniz. İyi de senin hak gördüğün, bazılarının hakkına tecavüz etmek mi?
İzin isteme, müsaade alma, gir adamın fabrikasının içine işi gücü aksat ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorulduğunda “Anayasal hakkımız olan sendikamıza üye yapıyorum...” de.
Müsaade aldın mı? Yok. Fabrikanın içine girerken “izin aldın mı?” yok.
Niye? Çünkü “Anayasal hakkım” diyor.
Sanayicinin hakkı yok mu? Var elbette. O’nu da “İşverenler sendikası düşünsün”
Sanki orası “rant” yeri değil!
Halk arasında bir deyim var “Al birini vur ötekisine...”
*
Bak güzel ve emekçi işçi kardeşim. Senin sendikaya falan ihtiyacın kalmadı. Artık senin haklarını koruyan kollayan, çok sıkı takip eden kanunlar çıktı. Şikayetler kolaylaştı. E- Devlet şifreni gir Cumhurbaşkanına kadar anında ulaşabiliyorsun! Olmadı “Alo 170” hattını ara, şikayet et patronunu...
Sendikalar sadece sizin hem duygularınızı hem de “Üye aidatı” adı altında emeğinizi sömürüyorlar.
*
MANTAR GİBİ TÜREDİLER
Benim gençliğimde Türk-İş ve DİSK vardı…
Ya da ben bunların ismini sık duyuyordum!
Başlıkta dediğim gibi sonradan mantar gibi türediler, çoğaldılar...
Şahsen ben bu sendika işine oldum olası karşıyım çünkü biliyorum ki; işçinin hakkını en çok onlar yiyor!
“Seni savunuyorum” diyorlar, işçiden memurdan aidat alıyorlar. Bu aidatlar her maaş günü otomatik kesiliyor yani kendi rızası ile veren de yok!
Dikkat ederseniz çenesi sağlam olan, ‘Laf cambazları’ sendika temsilcisi seçiliyor ve o cambaza yaptığı üye sayısına göre ekstra pirim veriliyor!
Ne için?
Üye sayılarını artırmak için!
Bir iş yerine girip, çalışmak için kırk takla atan adam;
“Açım çok ihtiyacım var, evim kira çoluk çocuğum var” deyip duygu sömürüsü yaparak girdiği iş yerinde, üç beş gün sonra başlıyor; “Hakkımız yeniliyor, patronlar sırtımızdan milyarlar kazanıyor."
Dedikodu yaparak diğer saf işçilerin duyguları ile oynanıyor!
Tutuyor mu?
Bir yerden sonra tutuyor!
Ben işçileri kullanıp, fabrika kapattıran çok sendika gördüm.
İsim isim yazarım da o güzelim sanayicileri rencide etmek istemiyorum.
Sendika ile başa çıkamayıp, intihara yeltenen iş insanları tanıyorum.
*
İşçi saf, işçi yalın, çoğu işçi kanaatten mahrum. Şükür etmeyi bilmeyen kişi, her zaman kandırılmaya meyillidir!
Sendikalar bu tür insanları çok çabuk kandırıyor!
“Maaşınız az” diyor hatta “Çalışma şartlarınız ağır” diyor.
Karşısındakini birazda saf bulursa bir numaralı sendika militanı yapabiliyor!
*
Benim yazdıklarımı boş verin, siz etrafınızdaki sendika başkanlarına, sendika temsilcilerine bakın, irdeleyin, benim ne demek istediğimi anlarsınız!
Altlarında son model arabalar, yaşantıları mükemmel, kışlık yazlık evler ama sorarsanız sözde hak hukuk adaletten yanalar. Kendilerince ezberlemişler üç beş kelime güya emek hırsızları ile savaş halindeler.