Telaş yapmayın!
Beklenenin tam tersine bugün, ayrı bir pencereden konulara değineceğim. Evet, şu olaya biraz katılıyorum; “Durduk yere farklı isimleri ortaya atarak karışıklık çıkarttınız.”
Karışıklık kısmı da ne oluyorsa artık! Zaten oldum olası bu mantığı da anlamış değilimdir. Sanki gündemi bizler belirliyoruz...
Hal bu ki, sadece genel havanın yerele yansıyan kısmıyla alakalıyız o kadar. Yani basın bu konuda masum, siyasiler daha mı masum diyorsunuz? Yok! Hadi ben suçu üzerime alayım o zaman. Sizde kafama kafama vurun olur mu?
***
Kardeşim kimse kıvırmasın! Ufukta bir seçim var. Ülke gündemi tamamen buna kilitlenmiş bir haldeyken bizler çiçekten böcekten mi bahsedelim? Türkiye’de 2002’den beri tam 11 kez seçim oldu. 5 Genel, 3 yerel, 2 referandum, 1 Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, ortalama her 1,5 yılda bir sandığa gidiyoruz. En son 1 Kasım 2015 erken seçimlerini gördük. Aradan geçen yaklaşık bir yılı da hesaba kattığımızda emin olun 2017 yılı içinde seçim var. Zaten etraftaki panik ortamından da bu durum gayet net bir şekilde anlaşılıyor. Açıkçası ben şahsen ilk defa bir seçimin bir an evvel yapılmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
15 Temmuz'dan sonra gelişen birçok konuyu ajandama tek tek kaydettim. Emin olun tartışacağımız ve hayretler içerisinde okuyacağımız öyle önemli konular var ki, direk aklınızdan geçireceğiniz şu sözleri ben şimdiden hatırlatıyorum:
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”
Ben hiç bir zaman felaket tellalı olmadım. Ama hiç bir zaman da gördüğümü, sezdiğimi saklamadım. Son 15 yılın siyasi birikimi bende öylesine derin tecrübeler oluşturdu ki, bazen oturup kendi kendime “sen adam olmazsın” diyorum. Daha sonra biraz daha düşünüyorum ve tekrar diyorum ki; “ulan! sen adamım diye gezenlerden, daha da adamsın!”
Zaten bu memleketin en büyük problemi de bence bu! Adam olmamın cinsiyet meselesinden çok, şahsiyet meselesi olduğunun idrakine varamamışların sayısının fazla olmasıdır. Ne yazık ki bu sayının büyük bir bölümünü siyasette görmek mümkündür. İşin en acı kısmıyla yüzleştiğimiz tarafı da bu değil mi? Allah, bu dünya nimetlerini biz aciz kullarına sunarken öncelikli olarak "adalet" terazisini çok ayrı tutmuş. Terazinin kantarına yalan, riya, sinsilik, takiyye, fitne ve fesatlık gibi şeytan alışkanlıkları içinde olanlardan da uzak durmamız için bizlere sayısız örnekler sunmuş. Ama adı üstünde işte şeytan! Birden fazla şekle bürünebiliyor. Kolay kandırıyor, kolayca tezgaha getirebiliyor. Nedense bu şeytanlar hep kısa vadeli hesaplar üzerinde duruyor! 5 yıllık planlar çerçevesinde "kalkınma" hamleleri yapıyor. Aslında ne olduğunu tahmin ediyorsunuz, ama kötü düşünmek istemiyor; "belki bu sefer diye" kendi kendinizi rahatlatmaya çalışıyorsunuz. “Takke'nin düşüp, Kel'in” kabak gibi ortaya çıktığını gördükçe ellerimi havaya kaldırıp var gücümle; ‘imdat Allah'ım imdat!’ diye bağırmak istiyorum.
Şimdi buradan takkesi düşüp, kelinin gözüktüğü o isimler ile ilgili bende diyorum ki; artık kafamı kuma gömmeyeceğim! Planların üzerinde elbet ki bir planı olanda var. Ben sabretmeyi severim! Selametin o sabrın sonunda olduğuna daha önce şahitlik ettim. Şimdi de aynı yolda yürümekten şeref duyacağım dostlar. Bu ilçenin kaderini artık 3-5 kişinin tekelinden kurtarmak her Silivrili vatandaşın görevi olmalıdır. Yakamızdan düşün artık! Düşmenizi beklemekten de sıkıldık usandık. Madem sizin yapıştığınız o koltuklardan çekilme düşünceniz yok, dediğim gibi planların üzerinde planı olanlarda var.
Hepimiz bu ilçenin ekmeğini yiyerek, suyundan kana kana içiyorsak bunun da bedelini ödemek zorundayız.
KUTLU’NUN DİRENCİ KIRILIYOR!
Bir önceki yazımda AK Parti'nin selameti hususunda naçizane bir önerim olmuştu. Hoplayanlar, zıplayanlar, tahammülsüzler tarafından bir sürü eleştiriler aldım. Aslında kaygılı olanlar belli, hepsini iyi biliyorum. Ama yine tekrar ediyorum!
İlçe teşkilatı olarak içeride başlayan kutuplaşma dışarıya bir çığ gibi büyüyerek geliyor. Başkan Rıfat Kutlu'nun direncinde kırılmalar yaşandığı bariz ortadadır. 1 Kasım seçimlerinden sonra yakalanan beraberlik atmosferi, 15 Temmuz sonrasında adeta yerle bir oldu. Zaten mimli olan bir teşkilatın kamuoyundaki beklentilerine cevap bulamaması tabanda hissedilir ayrışmalara yol açıyor. Tabi şimdi bunu yine kabul etmeyecek ve her zaman olduğu gibi bana küfredeceksiniz. Zaten eleştiriyi kabul etseydiniz bugün bir yerlerde belli olurdu. Bunu size uzak bir kalem yazmıyor kardeşim! Size gece gündüz siper olan bir kardeşiniz söylüyor. Devam ediyorum...
Bakınız gündeminizde bu arsa satışlarının iptali ile ilgili tek kelam edeniniz yok! Bana AK Partili bir yiğit çıksın ve bunun sebeplerini anlatsın. Kazanılmış bir başarının mutluluğunu siyasiler değil de iki gazeteci dışında yaşayan başka bir merci yok mu? Eğer sebep, arsalardan alan AK Partililer değilse söz istifa etsinler demeyeceğim! Ama etmeliler... İBB Başkanı Kadir Topbaş'ın oyuna geldiği/getirildiği son TÜRAM ziyaretinden sonra tüm dengeler alt üst oldu. Sosyal medyada her gün isyan eden AK Partili dostları gördükçe şahsen ben çok üzülüyorum. Eğer bazı konular açıklığa kavuşmaz ve bu tartışmaların geçersiz olduğunu hissettirmezseniz vay halinize! Vay halimize... Sizin yapmanız gerekenleri bu kadar olumsuzluklar içerisinde bozuk psikolojisi ile Özcan Işıklar yapabiliyorsa size de yuh olsun! Aklınızı başınıza alın ve kendinize bir çeki düzen verin... Eyvallah!