Bir önceki yazımda “CHP’nin Silivri Adayı Belli” şeklinde konuyu işlemiştim. Özetle Melih Yıldız ve Bora Balcıoğlu’nun belediye başkan adaylığı çok dillendiriliyor, hatta garanti düzeyine varan havadisler ortaya saçılıyor. Bilinçli ve organize olduğunu düşündüğüm bu durumu; ya parti politikası, ya da iki isme el altından çekilen operasyon olarak değerlendirmiştim. Ben halen aynı yerdeyim. Tabi bunları söylerken 3 isim daha zikrettim. Kimdi onlar? Özcan Işıklar, Doruk Bulut, Berker Esen…
Yani adayların sadece 2 isimden ibaret olmadığını, aslında toplamda 5 ismin ön planda olduğunu üstüne basa basa vurguladım. İşin en can alıcı kısmını ise yazımın ortalarına saklayarak; CHP’nin 2024’teki Silivri Belediye Başkan Adaylığının Doruk Bulut’a bırakılma ihtimalinin diğer adaylara nazaran çok daha fazla olduğunu söyledim. Bu konuda da halen aynı yerdeyim…
Yazımın okunma sayısına göre aldığım telefon ve mesajların oranı yaklaşık yüzde 12 – 13’lere tekabül ediyor. Çok merak eden olursa HTS kayıtlarımı inceletebilir. Onca mesaj ve telefon trafiğimin büyük bir kısmı; “Evet, Doruk kesinlikle aday ama bu iş Bora’nın hakkı” dedi. Samimi konuşmam gerekirse benimde görüşüm aynı. 2019’da kendisine verilen söz, ‘2024’te adayımız sensin’ şeklindeydi. Günü kurtarmak için söylenmiş bir söz olduğunu o zamanlarda dillendirmiştim. Ve geldiğimiz nokta yine aynı. Siyasetin gaddar yüzü hiç eskimiyor maalesef…
Enteresandır “Bora’nın hakkı” diyenlerin çoğunluğu, yavaştan İYİ Parti’yi işaret ederek yeni bir istikamet de çiziyor. Az da olsa fabrika ayarlarına yani(MHP’ye) geri döneceği de dillendiriliyor. Tabi bunlar CHP’nin adayı olamazsa… Eminim bunlar kendisinin de kulağına gidiyordur. Herhangi bir rahatsızlık duyuyor mu? Bilemem. Çıkar, “taş yerinde ağırdır” derse onu da yazarız…
Bir de adayların 5 değil, 7 olduğunu söyleyen bir kankam var :)
Dur onunda gönlünü yapayım...
Hadi 5’i yazdık da diğer 2’si kim? Dedim… "Eczacı Semih Ayeş ve Şeref Can Ayata" dedi.
Gerçi Semih'le geçenlerde uzunca bir sohbetimiz oldu. Sohbette tilkilik yaparak şöyle bir yokladım ama pek renk vermedi. Sadece, “ben olsam şöyle - böyle yapardım” şeklinde proje bazlı konuştu. Hemşerim diye demiyorum hakikatten zeki biridir. Peki, siyasette olmasını ister miyim? Kesinlikle…
Çünkü bu ilçenin kalifiye siyasetçilere ihtiyacı var. Proje üretebilecek, toplumda karşılığı olacak, oturup kalkmasını bilen, en çokta siyaset gömleğini taşıyabilecek…
Malum bu konuda çok talihsiz bir yerde yaşıyoruz. Demografik yapıyı işin merkezine alıp; şunu da koyalım, bunu da koyalım mantığıyla hareket edildiğinden vallahi 5 yılımız harap olup gidiyor. Sonra siyasetçi yetişmiyor! E bundan olabilir mi? Umarım bu sefer olmadık isimlere hiçte hak etmedikleri kartvizitler verilmez. Neyse, bu da işlenecek ayrı bir konu zaten.
Semih Ayeş konusuna geri dönersek eğer, geçen dönem mecliste istenilen performansı veremedi ama bazen kenardan izlemek başka boyutlara kapı aralamaya yardımcı olur. O kumaşta Semih’te var. Siyasetin neresinden ne ister onu bilemem ama ne verirseler çok iyi yapar buna eminim. Gerisi beni aşar…
Şeref Can Ayata’ya gelecek olursak, tam hatırlamıyorum ama geçen sene ya da bir önceki seneydi galiba böyle bir mevzuyu konuşmuştuk. Belediye Başkan Adaylığı için “düşüyorum” ifadelerini kullanmıştı. Partisinin emektarlarından olan Ayata’nın böyle bir göreve talip olma isteğini gayet doğal karşılıyorum. Eminim CHP’li hiç kimse de buna itiraz etmez. Fakat kendisinin şu anda önemli bir vazifesi var. Çokta başarılı olduğunu düşünüyorum. Kendisi İBB’de İETT Bilgi İşlem Daire Başkanı. Güzel de bir kariyer yakalamışken bunu siyasette heba etmesi doğru mu? Bilemedim… Bakalım belki yazımdan sonra bir kahve içer, aklımızda kalan soruları da kendisine sorarız. Allah var o konuda çok bonkör bir arkadaştır.
Şimdilik iyi bir hafta diliyorum…