Allah Rahmet eylesin ilk rahmetli dedemden duymuştum: "deli tuttuğu yeri salmaz" sözünü. Sonraları İzmir'e taşındık ve orada yaşamaya başladık. Mahallemizde bir ‘Deli Cemal' vardı. Cemal, sürekli çöp tenekelerini karıştırır, çöpten bulduğu ne varsa yerdi. Bununla da yetinmez eline aldığı kocaman çiviyi kafasının üzerine koyar, diğer eline aldığı taşla da çiviye vurarak kafasına delik açmaya çalışırdı.
Bu işlem kafasından aşağı kan akana kadar devam ederdi. Şimdi bu anlattıklarım size dehşet verici gelebilir; ama aynen böyleydi. Ailesi ve çevresi Cemal’ in bu haline üzülse de ellerinden pek bir şey gelmiyordu. Çünkü bu kardeşimiz hastaydı. Şifası var mıydı, bilemiyorum ama hatırladığım annesi sürekli peşinde geziyordu. Ya kendisine ya da başkasına zarar verecek, diye ödü patlıyordu kadıncağızın. Ve korktuğu başına geldi!
Cemal, yine bir gün kafasına çivi çakmak isterken elinin ayarını kaçırıyor ve kendine ciddi hasar veriyor. Oracıkta hakkın rahmetine kavuşuyor. Ben o günü hayal meyal hatırlıyorum. Cansız bedeni okulun önündeki çöp tenekelerinin yanında yatıyordu. Çok korkmuş ve çok üzülmüştüm. Ama artık iş işten geçmişti. Allah Rahmet Eylesin!
Cemal kardeşimiz ile ilgili önemli bir detayı daha sizinle paylaşmak istiyorum. Cemal, kafasına çivi çakma ve çöpten yemek yeme olayını her zaman okulun önündeki çöp konteynırlarının yanında yapardı. Çünkü teneffüslerde kendisine biraz korku biraz merakla bakan öğrenciler vardı. Oda dikkat çektiğini sanarak her gün oraya gelir ve öğrencilerin meraklı bakışları arasında bu dediklerimi yapardı. Benim gibi o günleri hatırlayan kaç kişi var? Bilemiyorum ama o güne dair hatırladığım ikinci önemli detay ise, yazımın başında söylediğim deli tuttuğu yeri salmaz sözüdür. Bu söz bana dedemden miras olarak kaldı.
SEN KİM YAYINCILIK KİM?
Son günlerde özellikle sosyal medya hesabı üzerinden ‘canlı yayın’ adı altında sürekli aynı konuları işleyerek, sözüm ona fenomen olmayı isteyen birisi var. Acayip de istekli! Hani şevkini de kırmayayım ama kabak tadı vermeye başladı. Nedeni ise, yukarıda verdiğim “deli tuttuğu yeri salmaz” örneğiyle aynı. Diline doladı bir Volkan Yılmaz, yatıyor kalkıyor Belediye Başkanı Volkan Yılmaz…
Sonra bize, yani gazetecilere sarıyor. Efendim tarafsızmış, ilkeliymiş, bağımsızmış vs… Bu zat, tarafı tarafsızlığı sorgulayacak en son kişidir, Silivri’ de. Arada bir “şöyle güzel iş yapıyor” demekle tarafsız olunmuyor! Maksadı belli niyeti belli(birileri için)olduğunu düşündüğüm aynı konuları gündeme getirmekten bıkmadı. Baktı boşa çıkıyor, aynen tekrar edip duruyor. Şimdi de telefon bağlantıları yapmaya başladı. İşin acınacak yanı ise, konuklarını da kendine benzetmeye çalışıyor. Onlar da tecrübesizler demek ki, bu yönlendirme oyununa düşüyor. Yayına bağlattığı bütün konuklar ya hükümete, ya da yerel iktidara çatıyor. Arkadaş! İnsan önce bir aynaya bakar. Geçmişi öyle bir çırpıda unutmaz, unutturmazsınız… Çeşitli gruplarla teması olduğu ifşa edilen, hakkındaki yargı süreçleriyle kafalarda soru işaretlerine sebebiyet veren bu zatı itibarlı hale getirip ne amaçlanıyorsunuz?
Yoksa sinsice hesaplar yaparak “Birileri Sayın Yılmaz’a saldırsın da kim saldırırsa saldırsın” anlayışında mısınız?
Bakıyorsunuz yayında katılan ve yorum atanlarda hep aynı kişiler. Sonra ilkeli yayıncılıktan bahsediyor. Sen kim, yayıncılık kim? Geç onu geç! Ama tavsiyem yazımın başında örnek verdiğim kıssadan hissemi iyi oku. Sonra çivinin ayarı kaçmasın!
Ha amacın reyting yapmaksa, bu kıyağımı da unutma! Bu satırlara malzeme olabilmek herkese nasip olmaz.