Özcan Işıklar, “Devlet bize borçlu” demiş.. Ee yuh yani!
Valla ben bu açıklamaları okudukça kendimden geçiyorum yemin ederim. “Silivri Belediyesi olarak tapuyla tahsis ettiğimiz yerlerin hesabını çıkarayım, sadece hastanenin yerini satsanız bugünkü borcun üçte birini kapatır” diyerek sıyrılmaya çalışmış işin içinden. Ben Özcan Bey’in sallama konusunda uzman olduğuna alıştım, fakat bazen gerçekten kantarın topuzu kaçıyor. Devlet Hastanesi'nin olduğu yer “hazine arazisi” kardeşim… Silivri Belediyesi'ne ait bir arazi olmadığını birileri sevgili başkana açıklasın, anlatsın, öğretsin, rica ediyorum. Hazineye ait yani devlete ait bir yeri nasıl olur da Silivri Belediyesi'ne aitmiş gibi göstererek bunun üzerinden siyasi malzeme çıkartıyor pes doğrusu!..
“7 senedir hastanelere, camilere, okullara yer verdik” diyerek yalan üzerine kurulu politikalarını üst üste sıralıyor. Özcan Işıklar, yaptığı planları da bilmiyor. Belediyecilik dilinde "18 uygulaması" olarak kayıt altına alınan ve kamu yararına kullanılmak üzere planlara işlenen yerleri kalkıp da bugün belediyenin tapulu arazisiymiş gibi lanse ederek, bunları “ben verdim” demesi, pişkinlikte gelinen son noktadır. Yoksa yukarıda saydığım ve kamuya (hazineye) ait arazileri satma hakkı Silivri Belediyesi'nde olacak, aman Allah’ım düşünemiyorum olacakları!
Ama mağduru oynayarak sürekli merkezi hükümetin kendisine ve Silivri’ye baskı uyguladığını anlatacak ki, siyasi rant elde etsin. “Arazi” üzerinden rant elde etmeyi iyi beceriyor ne de olsa değil mi?
Ben başkan beye buradan soruyorum, “Geçmişi Silivri Belediyesine ait, yani tapusu Silivri Belediyesine ait olan ve para almadan bedavaya verdiği tek bir yer gösterebilir mi?”
Ben gösterebileceğini sanmıyorum ama yine de sorumlu bir gazeteci olarak öğrenmek istiyorum. Baştan aşağı sallama açıklamalar yapıyor derken, aslında kastettiğim şuydu sevgili dostlar. Özcan bey, “123 trilyon borcumuzun % 90’ı devlete ait” diyor, aynı söyleşi içinde birkaç satır sonra “Devlete borcumuz yok biz alacaklıyız” diyor. Kendisi bile ne dediğinin ne yaptığının farkında değil. Okuyan vatandaş nasıl anlasın bunu? “Silivri Belediyesi olarak her ay 4 Trilyon İBB’ye yardım yapıyoruz. Büyükşehir bize yardım etmiyor, biz Büyükşehir’e yardım ediyoruz” diyor. Valla bir şey söyleyeyim mi, öyle bonkör bir belediye başkanımız var ki, koskoca devletimize ve İstanbul Büyükşehir Belediyemize yaptığı yardımlarla ayakta duruyoruz! İMF yetkilileri de borç para istemiş, onları bile kırmamış, sırf hayır dememek için yardımcılarına haber salmış “satılacak arazi var mı? Varsa tez satalım veren el alan elden hayırlıdır” demiş.
****
Hadi Özcan Bey’in durumdan vazife çıkarmasını anlıyorum da, AK Partililerin, bu sallamasyon dolu söylemlerine tek kelime etmemelerine anlam veremiyorum. Bu açıklamaları çürütecek bilgi ve belge kendilerinde olduğu halde neyi bekliyorlar? Devlet bize borçlu derken, merkezi hükümete çakıyor, İBB bize yardım etmiyor, biz yardım ediyoruz diyerek Kadir Topbaş’a çakıyor. Ama bakıyorum da bir tane AK Partili çıkıp ta "Hop! Sen ne dediğinin farkında mısın? Al sana bahsettiğin arazilerin Silivri Belediyesi'ne ait olmadığının ispatı. Al sana İBB’nin Silivri’ye bugüne kadar yaptığı yatırımlar ve para olarak karşılığı. İBB’ye her ay 4 Trilyon veriyormuşsun, sen değil İller Bankasından gelen Silivri payı ve öyle senin bahsettiğin gibi 4 Trilyon filan da değil"
Bu gibi durumlarda sessiz kalmak ve susmak acziyet algısı oluşturur. Susmayın ve bu söylemleri çürütün…
***
Bugünlerde sıkça ismini duymaya başladığım birisi var. CHP’li Meclis Üyesi Semih Ayeş…
Samsunlu ve benim de hemşerim olur kendisi. Silivri’de eczacılık üzerine işletmesi var. Yani Eczacı Semih derler. Semih kardeşimiz ile yıldızımız pek uyuşmadığından bugüne kadar ikili ilişkilerimizde öyle samimi bir yol kat edemedik. Eminim kendisi de bu samimiyetsiz ilişkimizden oldukça memnundur diye düşünüyorum. Neyse dert o değil zaten… Semih Ayeş, İstanbul Eczacılar Odası Silivri Temsilcilerinden olmuş… Başka iki isim daha var ama benim ilgi alanıma siyasi kimliğinden dolayı bu arkadaşımız giriyor. Bu eczacı arkadaşım hakkında bir araştırma içerisine girmiş bulunmakta olduğumu öncelikle belirtmek isterim. Detaylı bir yazı kaleme almadan önce bu haftanın ilk konusu olarak, ufak ama “hakkaniyet” konusunda “acaba” demekten kendimi alamadığım bir hususu paylaşacağım. Silivri’de bulunan eczanelerin 2016 yılı içerisinde nöbet sıralaması konusunda kulağıma gelen "adaletsiz bir sıralama" olduğu yönündedir. Bunun da sebeplerinden birisi olarak Semih Ayeş gösterilmektedir. Dini bayramlar, resmi tatiller ile özel günlerde nöbetçi olarak “kayırmaca” bir politika izlendiği yönünde birkaç gündür adeta bombardıman altındayım. Sürekli şikayet ediyorlar bana. Muhakkak kendisi de bu tartışmaları duymuştur. Nöbet çizelgesinde bulunan tüm eczanelerin, bu adil olmadığını düşündüğü sıralamanın düzeltilmesi konusunda ısrarcı bir duruşu var. Semih Ayeş’in CHP’li Meclis Üyesi kimliğini kullanarak temsilcilik aldığı ve yine siyasi kimliğini kullanarak Silivri’de birçok alanda ön planda olduğu iddia ediliyor. Bazı ilaçlarda da haksız rekabet sayılacak türden, yetkisi dışında hareket ederek "indirim uyguladığı" ve bunun da "yasak olduğunu" bilerek ama sırf siyasi kimliğinden dolayı üst makamlarca kullandığı söyleniyor. Sağlık Bakanlığınca belirlenen ilaç fiyatlarında hiçbir şekilde indirim uygulanamayacağını bildiği halde neden böyle bir şey yapar ki? Bunu yaparken de eczanesinin ışıklı tabelasından göstere göstere afişe ederse bunun suç olduğunu bilmez mi? Eczanesini diğerlerinden farklı ve ayrı kılan nedir? Aslında yazacağım çok konu başlıkları var ama dediğim gibi araştırma içerisindeyim. İnşallah hepsinin sizlerle paylaşacağım…