Bir fotoğraf karesine bu kadar anlam yüklenir mi?
Yükleniyor işte…
Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefet liderleriyle verdiği fotoğraf karesi günlerdir konuşuluyor. Kim kimin yanında oturmuş, kimle tokalaşmış, kim yokmuş…
Siyaset, sanki milletin gerçek gündemini bırakmış; bir kare üzerinden pozisyon alıyor.
Ama ben bu tartışmaları anlamlı bulmuyorum.
Aksine, bu karelerin çoğalmasını, bu görüntülerin periyodik hale getirilmesini, hatta bir masa etrafında toplanıp devlet meselelerinin açıkça konuşulmasını istiyorum.
Çünkü bu ülkenin geleceği, ayrışarak değil, konuşarak şekillenir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resepsiyondaki görüntüleri sadece birer nezaket karesi değil; devletin kapsayıcı olma refleksinin göstergesiydi.
Bakın; Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan yanı başında, Müsavat Dervişoğlu tam karşısında, ardından Fatih Erbakan’la tokalaşıyor. DEM Parti temsilcilerine de sıcak bir üslup…
Bu tablo, “herkesi dinleyen bir Cumhurbaşkanı” imajının altını çiziyor.
Ve unutmayalım:
Bu davet, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’dan değil, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Ama belli ki bazı zihinler hâlâ bu ayrımı içselleştirememiş durumda.
CHP’nin mevcut yaklaşımı, “devlet” ve “iktidar” arasındaki farkı ayıramadıkça hep bu tür ikilemlerle boğuşacak.
Özgür Özel açısından tablo daha karmaşık.
Çünkü “normalleşme” sürecini bizzat başlatan, o meşhur AK Parti Genel Merkezi ziyaretiyle yeni bir siyaset dili kurmaya çalışan kişi oydu.
Ama şimdi, kendi başlattığı sürecin fotoğraf dışında kalan aktörü oldu.
Belki kıskançlık değil ama ciddi bir rahatsızlık var.
Çünkü kontrolü elinden kaçırdığı, oyunun merkezinden kenarına itildiği hissediliyor.
Oysa mesele kişisel değil, devlet aklı meselesi.
Devletin birleştirici yüzüyle halkına görünmesi kimseyi rahatsız etmemeli.
Tersine, bu görüntüler milletin geleceğine güven aşılarken, siyasetçilerin de birbirine olan nefretini törpülüyor.
Yerelde de başarmalıyız..
Ben bu yaklaşımın sadece Ankara’da değil, yerelde de uygulanmasını istiyorum.
Silivri’de, Edirne’de, Diyarbakır’da…
Her yerde belediye başkanları, meclis üyeleri, oda başkanları ve sivil toplum temsilcileri aynı masa etrafında buluşmalı.
Çünkü ülke birliği, önce mahallede başlar.
Fikirler çatışsın, tartışılsın, kavgalar bile edilsin ama sonunda kazanan millet olsun.
Yeter ki o masalar kurulsun.
Yeter ki kimse kimseye sopa sallamasın.
Farklı fikirleri sopayla değil, sözle karşılayalım.
Anormalleşmeyin, Normalleşin Artık!
Kaç gündür aynı kareyi tartışıyoruz.
Aslında “debeleniyoruz”.
Kim kiminle tokalaşmış, kim gülmüş, kim kaşını kaldırmış…
Ama asıl soru şu:
Amaç ne abi? Hedef ne? Neyi hazmedemiyoruz?
Bizim milli ruhumuz, ayrışmaktan değil; bir olmaktan geçiyor.
Birlik olmak, aynı düşünmek demek değildir.
Birlik olmak, farklı düşünenlerin bile aynı masada oturabilmesidir.
Artık anormalleşmeyin.
Normalleşin...
Çünkü bu memleketin geleceği, ancak normalleşebilen bir siyasetle güçlenir.






