Hani halk dilinde kullandığımız bir yakıştırma var; Para bu adama yakışıyor…
Hangi adama? Durun anlatayım…
Hani şu beyinleri halen hipnoz eden magazinciler var ya, yıllarca pohpohladılar hepimize şımarık, görgüsüz ve paranın esiri olmuşları…
TV’ler; ‘müteahhit bilmen ne ağasının oğlu milyonluk Mercedes ile bebekte tur attı’ saçmalığı gözümüzün içine içine soktu. Ona da az sonra diye kulp taktı. Lüks yalılarını, özel uçaklarını, helikopterlerinden yatlarına kadar, odalar dolusu kıyafetlerini hatta iç çamaşırı koleksiyonlarını bile utanmadan göstermeye çekinmediler. Neden biliyor musunuz? Sırf, “para bende gani” dedirtmek için. Peki, kim onlar? Adına ünlü iş adamı diye sıfat takan magazin düşkünleri…
Hafta sonu Cumartesi eklerinde ya da televizyonlarda 10 saniye yer alabilmek için her yol mubahtır anlayışını iş adamı kılıfıyla yapanlar ne yazık ki ülkemizin büyük sorunları arasındadır.
Önce ‘adamlık’ sonra ‘iş adamlığı’ meselesi üzerinde çok tartışılması gereken bir husustur. Memleketine beş kuruş faydası olmayan, hayır hasenatı bilmeyen, hak hukuk tanımayan, üç kuruşa adam çalıştırmayı marifet sayanlar, ne yazık ki iş adamı unvanını alabiliyor. Sonra? Bu adamlar memlekette itibar görüyor. Ben onlara para size yakışmıyor diyorum…
Halbuki iş adamlığının büyük sorumlulukları vardır. Ne kadar büyürsen o kadar artar sorumluluğun. Devletine vergini vereceksin, personeline karşı adaletli olacaksın, hak ve hukuktan ödün vermeyecek, gösterişten ve şatafattan uzak olacaksın. Hamt ile şükrü bilecek, hayır hasenatta yarışacaksın. Nezaketi elden bırakmayacak, mütevazılıkta Elif gibi dik olacaksın. Önce adam, sonra iş adamı olacaksın!
Konuyu getirmek istediğim kısmı eminim merak ediyorsunuz. Hatta ‘Ahmet kime giydirecek’ diye içinizden geçiyordur da. Bu sefer öyle bir niyetim yok. Sadece yazıma bodoslama dalmak istemedim. Çünkü önemsediğim bu yazımda konuya nereden dalarsam dalayım atlayacağım kısımlar olacaktır. En az zayiatla tamamlamak istiyorum. Dün sosyal medya hesabımdan da paylaştığım önemli bir ziyaretim oldu. Merkezi Silivri’de bulunan MESAN Kilit A.Ş.’nin fabrikasına gittim. Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz ve Genel Müdür Mustafa Mertöz’ün misafiri oldum. Rıdvan Bey’in giriş kapısında elimi tutarak makam odasına kadar verdiği brifing halen kulaklarımda dersem yeridir. ‘Senin adını çok duyuyorum ama bir türlü görüşmek nasip olmadı Ahmet Bey’ dedi.
‘Valla efendim sizin için kayıp değil de, benim için büyük bir kayıp olmuş sizi tanıyınca daha iyi anladım’ diye geçirdim içimden. Daha önce kaç sanayici ile oturup sohbet ettim bilemiyorum. Hepsinin birbirinden farklı hikayesini dinledim ama Rıdvan Bey bana başka lezzet verdi. Temelleri 40 yıl evvel atılan bir işletme bugün Dünya’nın 76 ülkesine ihracat yapıyor. Kendi alanında Türkiye’de birinci Avrupa’da üçüncü büyük kuruluş olmayı başarmış. Yüzlerce insana ekmek kapısı olarak halen yatırımlarına devam eden Mesan Kilit’in patronu Rıdvan Mertöz, öylesine kibar, öylesine beyefendi birisi ki, aşağıdan yukarıya tüm personel ona saygıda kusur etmiyor. Az evvel yukarıda yazdığım önce adamlık sonra iş adamlığı kısmı işte tam burada kendini gösteriyor. Karşımda oturan adamın endüstriyel kilit ve menteşe üretiminde Türkiye’nin en büyüğü olan firmanın sahibi olmasına rağmen bu nezaketi kendine nasıl oturtabilmiş inanmak çok güç. Sadece kendisi mi? Hayır! Genç yaşta üstlendiği büyük sorumluluğun hakkını dibine kadar veren oğlu ve aynı zamanda firmanın Genel Müdürü Mustafa Mertöz de başka bir beyefendi. Geçtiğimiz Eylül ayında dünya evine giren Mustafa Bey’de işinde son derece başarılı. Oturup, baba parası yemektense, akademik kariyerini tamamladıktan sonra Genel Müdürlük gibi ciddi sorumluluk üstlenmiş. Her ikisinin de ayrı ayrı hikayelerini özel de konuştuk. Sadece ticaret ve iş konuşmadık. Sosyal hayatlarından da kelam ettik. Bunlar dost meclisi olduğu için buradan yazamıyorum fakat çok keyif aldığım görüşme oldu. Tekrarı için sözleşerek vedalaştık.
Söylemek istediğim, bakın etrafınızda vergi rekortmeni olmuş kaç tane sanayi kuruluşu tanıyorsunuz? Personelin bir yemek hanesi var inanın 5 yıldızlı otelin açık büfesi gibi. Pırıl pırıl bir ortamda herkesin yüzü gülüyor. Çaycısından mühendisine kadar kocaman bir aile olmuşlar. Ayrıca tam bir Silivri sevdalıları biliyor musunuz? Belki reklamını yapmıyorlar ama ilçede birçok sosyal sorumluluk projesinde yer alarak desteklerini sunuyorlar. Hatta haftaya Salı günü Silivri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde güzel bir program tertipliyorlar. İnşallah bizlerde o programda olacağız.
Velhasıl; magazin programlarına konu olan şımarık fason iş adamları mı, yoksa devletine ve milletine hayrı dokunan, taş üstüne taş koyarak ülkesine katma değer veren böyle babacan adam gibi iş adamları mı?
Ben böylelerine diyorum ki para size yakışıyor…