Hayatımız meşakkatli, zor ve sarp yamaçlarla doludur. Doğal engeller, beklenmedik olaylar, çeşitli güçlükler ve bazı insanlar, yaşadığımız sürece bizi ziyadesiyle yorar ve yıpratırlar.
Sabır gücünü elde etmek için birinci adım, sonuca ulaşma inancı ve azmini gösterebilmektir. Çünkü ancak inanarak sabredenler sonuca ulaşır. İkinci adım, çalışmaları usulüne uygun yapabilmektir. Üçüncü adım, her konuda sonuca ulaşmak için, belli bir sürenin geçmesi gerektiğini bilerek, o süreci çalışarak yaşamaktır. “Acele işe şeytan karışır,” atasözünü de hatırlayarak bilirizki telaş, acele ve düşüncesiz davranış, insanı sabır gücünden uzaklaştırır. Dördüncü adım da baştan çıkarıcı etkilere karşı direnebilmektir. Vesvese verenin aşıladığı kuşku, korku, umutsuzluk, çaresizlik, cesaretsizlik gibi yıkıcı etkilere karşı durabilmektir.
Sabır, tembelce beklemek değildir.
Belirttiğim bu prensipleri uygularken, unutulmamalıdır ki sabır, başımıza gelenlere kuru kuruya katlanmak, durgun ve hareketsiz kalarak, pasif bir bekleyiş değildir. Haksız yere mahkumiyete, tecavüze, haysiyet kırıcı saldırılara ve davranışlara katlanmak değildir. Bunlara karşı tiksinti duymak ve kederlenmek, doğrudur ama yeterli değildir. Bunlarla mücadele etmek gerekir. İşte, bu mücadele süresince gösterilecek irade gücü “Sabır”dır. İnsanın kendi iradesiyle üstesinden gelebileceği davranışları karşısında göstereceği durgunluk ve razı olma hali de sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Bu kavramları birbirinden ayırmak gerekir.
Sabırsızlık, acele ederek, bir anda, çok şeyi istemektir. Bu da, her hedefe varmak için, belli bir zamanın gerektiğini bilmemektir. O nedenle, sonuca bir an önce varmak isteyenler, aslında yarı yolda kalırlar ve işin sonundaki hayrı göremezler.
Bütün direnmelerde, dayanmalarda, katlanıp sabretmelerde, ortak payda her şeyin Allah’tan geldiği ve hayrımıza olduğu bilincidir. Allah’ın kimseye taşıyamayacağı yükü vermediği gerçeği vardır. Ancak sabrederek, sondaki hayrı görebiliriz.
Dinler tarihine baktığımızda, “Sabır”ın, bütün peygamberlerin ortak özelliği olduğunu görürüz. Her biri, pek çok sıkıntılara uğramış, çeşitli eziyetlere maruz kalmış, yurtlarından çıkarılıp sürülmüş, zindanlara atılmış ama daima sabretmişlerdir. Bu nedenle de İslam dini başta olmak üzere, Hristiyanlık, Musevilik ve Budizm gibi büyük dinlerde, sabır aranan ve istenen bir niteliktir. Her Müslümana düşen görev de, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünmek ve sabırlı olmaktır.
Bir başka gerçek ise, insan ‘sabır’ı kolay beceremez. Çünkü doğasında, yaradılışında, “Çabuk bıkma” özelliği vardır. Aynı olayların, değişiklik göstermeden sürüp gitmesini kanıksar. Heyecanı solar, hevesi söner. Ancak, doğru sabrı becerirse, hem kendini değiştirerek yükselir hem de olaylardaki değişimi farkeder. Bulduğunu da, emekle ve çabayla güzelleştirir, yeniler ve Yunus Emre’nin, “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası” sözünün sırrına erer.
Sürekli ve inançla bir işi yürütmek, arzulara hakim olmak kolay değildir. Hiddeti dizginlemek, dışarıdan gelen saldırı ve engellemelere direnmek de kolay değildir. Bu nedenlerle, herşey gibi sabır da öğrenilebilinir, öğrenilmelidir de. Bu öğretide, sabırlı ve bilgili insanların katkısı çok yararlı olabilir. Sonucunda insan, iyi ve doğru olanı yapmaya, kötü ve zararlı olandan sakınmaya alışarak, dayanma gücünü arttırarak, sabırlı olanlara özenerek, günün birinde sabır kudretini kuşanabilir. Sabır ile de, bir çok bilgi ve beceriyi de kazanabilir.
Sabır, kelime olarak tek gibi görünsede, dilimizde taşıdığı özelliklere göre ayrı tanımlamaları da içinde barındırır. Örnek olarak, dünya nimetlerinin azı ile yetinmek bir sabır gerektirir ve “Kanaat” olur. Güçlüklere katlanma şeklinde gösterilen sabıra “Tahammül” diyoruz. Süreklilik gösterdiğinde de “Sebat” adını alır ve insana üstünlük kazandırır. Sabır, ruhun melekesi olan güzel bir huydur. Yaşamda olgunlaşmanın, dünya imtihanında başarılı olmanın yolu sabır ile aşılır. Hayırlı iş işleyenlerin, usanç duymadan, sabırla hayra devam etmeleri, kendilerini manen yüceltir. İbadette de sabır gerekir ki, devamlılığı sağlanabilsin.
Dünyamızın gidişatına bakıyorum ve tüm insanlığa sabırlar diliyorum...
(Yılmaz Ulusoy) 07.06.2010