Silivri’de köşe yazarlığı yapan tüm meslektaşlarımın gündeme ve siyasete dair tespitlerini mümkün olduğunca okumaya gayret ederim. Tüm gazetecilerin kendilerine göre bir yazım dili, politikası veya yöntemi var. Sevgili Sevginar Sali, Fatma Sarıbıyık ve Cem Güner’i mutlaka okurum.
Üçü de bu işe yıllarını vermiş, geçmişle geleceği çok iyi bilen isimlerdir. Yeri gelir tartışır, yeri gelir atışır, ama en sonunda bir fincan kahvenin hatırını biliriz.
Sevginar Sali, sahibi olduğu Hürhaber Gazetesi’ndeki dünkü köşe yazısında Silivri Belediyesi Ekim Ayı meclis toplantısını değerlendirmiş ve MHP sözcüsü Sultan Aşkın’ın performansını kaleme almış. Üstlendiği sorumluluktan olacak ki, övgü üstüne övgü, takdir üstüne takdir yapmış. Olabilir gayet doğaldır. Sayın Sali’nin görüşlerine saygı duyuyorum. Aynı gün ben de tam tersi bir bakış açısıyla, Sayın Aşkın’ın çok da olumlu görmediğim yanlarını ifade ettim. Söylem değiştirmesi ve taktik değiştirmesi gerektiğini bildirmeye çalıştım. Dikkate alır almaz kendi bileceği iştir.
Yalnız Sevginar Sali’nin köşesinde satır aralarında bazı detaylar dikkatimi çekmedi değil. Mesela diyor ki; “Hem partisinin yolunu açtı hem de muhalefet olarak Silivri siyasetinde net bir duruş sergiledi. Ancak bu mücadelede ziyadesiyle yalnız bırakıldı. Buna MHP kadroları bir son vermeli.”
Bu tespitine katılmakla birlikte, MHP’li olmanın ya da MHP’de siyaset yapmanın kaderi mi bu diye eklemek istiyorum. Bir taş varsa, o taşı üstüne alması gereken de MHP İlçe Başkanı Hakan Bakmaz değildir diye düşünüyorum! Çünkü Aşkın ve Bakmaz yakın ilişki içerisinde bir fotoğraf veriyor son zamanlarda.
Mecliste MHP olarak gördüğüm bir manzarayı da belirtmek gerekirse, Erdoğan Kalaycı ve Görkem Ercan meclis sıralarında pek bir varlık gösteremiyor.
Sevginar hanım, yazısının devamında yine şaşırtan bir notla, “Bu hususta en önemli görevin de kime düştüğü aşikâr” deyiveriyor. Pardon! “Sultan Aşkın sahipsiz kaldı, Volkan Yılmaz sahip çıksın” mı demek istiyor yoksa ben mi yanlış okuyorum.
Devam ediyor;
“Önceki dönem Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'ın Silivri kamuoyunu yakından izlediğini herkes biliyor. Silivri'ye dair siyasi tasarruflarının ve hedeflerinin sürdüğü de görülüyor. Volkan Yılmaz'ın içinde olmaması siyaset adına bir kayıp. İster yerel ister genel projeksiyonda sürdürsün bu yöndeki çabasını artık perde arkasından çıkıp kendini açıkça ortaya koyma zamanı.”
Sevgili Sevginar Sali, anlatmak istediğiniz aslında şu mudur, açıkça söyler misiniz lütfen; “MHP’nin 2029 seçimlerinde Sultan Aşkın’ın aday olmasını istiyorum, şimdiden de Volkan Yılmaz ortaya çıksın, tarafını belli etsin, ya siyaseten üstü çizilsin ya da kendisi aday olmasa bile Sultan Aşkın’ı aday yaptırsın.”
Ben böyle bir anlam çıkardım ve müsaadenizle bu anlam üzerine kendi fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Madem ki Volkan Yılmaz perde arasından siyaset yapıyor, MHP’yi yönetiyor ya da her neyi söylemek istiyorsanız onu yapıyor, diyorsunuz ki açık bir renk versin. “Varım, yokum” desin, öyle mi?
Ben ihtimal vermiyorum fakat olur da 2029 yerel seçimlerinde adaylık yine MHP’ye bırakılacaksa, Volkan Yılmaz’dan başkası olmaz, olamaz, olmamalı da!
MHP eline geçen tarihi şansı 2019’da değerlendirdi, 2024 seçimlerinde maalesef elinden kaçırdı. Kaçırma sebeplerini birçok kez yazdım bu satırlardan. AK Parti’nin şuandaki saha çalışmalarına ve seçimlere ne kadar istekli olduğuna bakarsanız, Cumhur İttifakının bu kez “adaylık takdirinin” AK Parti’den yana olacağını okumanız ve görmeniz gerekiyor.
Sevginar Sali, yazısının son paragrafında ise şöyle demiş:
“Volkan Yılmaz'ın ortaya koyacağı tavır; sadece MHP'nin değil, aynı zamanda Silivri'nin siyasi geleceğinin şekillenmesinde de belirleyici olacaktır.”
Çatalca’da kaybeden AK Partili Belediye Başkanının ilçe başkanı olması gibi Sayın Yılmaz da böyle bir görevle şuan karşımıza çıksaydı, belki kendisinin masada olduğu bir ortamda belirleyici olabilirdi.
Ama bugün “ben de varım” demesi, Volkan Yılmaz’sız bir siyasetin temeline çimento dökmüş sayılır.
Kendisi de siyaset sahnesinden silinir…






