Fala inanma, falsızda kalma derler ya hani?
İşte son birkaç günün özet bölümü bunun üzerine kurulmalıdır. Neden mi? Biliyorsunuz bu ara bir anket furyası aldı başını gidiyor. Yani seçim sonuçlarını anketlere göre yorumlamak bana göre saçmalık. Evet, belki kanaat noktasında belirli bir miktar katkısı oluyor ama günümüz anketlerinin eskiye nazaran çokta hakikatli olduğunu söylemek ikinci bir saçmalık olur.
Bakınız bugünün Türkiye şartlarında siyasetin ciddiyeti tamamen dezenformasyona uğramışken seçmenin niyetini açıkça söyleyebilmesini düşünmek üçüncü bir saçmalık olur. Biliyorum saçmalık üzerine yazılmış bir yazı gibi algılayabilirsiniz fakat günümüz gerçeği budur. Sokakta akşama kadar yüzlerce kişiyle birebir sohbet ederek bu tablonun net olduğunu belirtmek benimde sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Vatandaşın tek derdinin geçim olduğu bu zamanlarda birde üzerine “kime oy vereceksiniz” sorusunu yönelttiğinizde alacağınız cevap sağlıklı olmuyor. Kararsız seçmen fazla diyerek bir önceki yazımda belirtmiştim. Kararsızlık aslında adaydan ya da partiden kaynaklanmıyor. Tamamen seçmenin üzerindeki baskı ve psikolojik yükün yansıması diyebilirim. Vatandaşa mikrofon uzattığımızda benim babam şurada çalışıyor, ben şurada biliniyorum, aman abi beni yakarsın şeklinde tamamen korku kokan yaklaşımlardan hadi gelinde sağlıklı bir anket çıkartın.
Konuyu getirmek istediğim asıl meselem, özellikle belediye başkan adayları arasında yaşanan "ben anketlerden şu kadar çıktım, benim anketlerden aldığım son durum şu, ortalama şöyle bir sonuçla karşı karşıyayız" şeklindeki hayali rakamlarla kamuoyunu meşgul etmeleridir. Silivri’de yaşayan bizlerin yani ahali olarak kendimizin veremediği bu kararı kilometrelerce öteden dünya paralar vererek tutulan anket firmaları veriyor. Neden kardeşim? Biz aptal mıyız? Hadi diyelim ki biz aptallaştık, bir belediye başkanı ya da adayı “ben seçilir miyim” endişesi taşıyorsa anket firması ona ne yapabilir? O kişi kendinden emin değilse başkalarını ikna etmesi mümkün mü? Bakınız Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın metropoll şirketine yaptırdığı anketi bilmeyeniniz yoktur. Sonuçlara bakıldığında bence hiç seçim çalışması yapmasına gerek yok. Çünkü aradaki fark kalan 15 günde kapanacak gibi değil. Eminim bu sonuçların doğru olmadığını kendisi bile biliyordur diye düşünüyorum. Ama burada devreye ne giriyor? Algı yönetimi… Peki, bu tercihin adaya katkısı oluyor mu? Uygulamaya bağlı olarak etkisi hissediliyor. Çünkü teknoloji çağında yaşadığımız bu yüzyılın en etkili silahı sosyal medyadır. Malumunuz 7’den 70’e adeta hipnoz olduğumuz bu çılgınlığın tesirine bakarsak süreci en iyi işleten kazançlı olabiliyor.
DSP adayı Selami Değirmenci’nin o anket sonuçlarına tamamen manipülasyon diyerek geçtiğimiz günlerde dile getirdiği “bizde bir çalışma yapalım ben 55 Özcan Bey 45 çıksın çekilmeye razıyım” iddiası ve sert eleştirilerine cevap verir mi bilinmezde Özcan Başkan’ın zorla kendinden konuşturma başarısı diğer adayları geride bırakıyor. Sol cenahta bunlar yaşanırken Cumhur İttifakı adayı Volkan Yılmaz, “anket şirketinin FETÖ’den gözaltına alınan sahibinin yaptığı ankete nasıl güvenelim” dedi. Belediye başkanları anketle seçilmez, halkın desteğiyle belirlenir diyerek benim yukarıda belirttiğim konuyu özetlemiş aslında. Yani sonuç olarak birçok araştırma şirketinin son 15 gün içerisinde değişik yüzdeleri ile karşılaşacağız. Değerli büyüğüm Metin Külünk’ün bana sürekli enjekte ettiği “sokak ne derse o” sözleri çok anlamlıdır. Her sohbetimizde para karşılığı alınan netice geçersiz, yüz yüze yaptığın yakın temas siyasetin mayasıdır der. Ben sokağa güveniyorum. Ayrıca bir kenara not edin ve şu rakamları yazın! 37… 34… 29…
Bu sonuçlarda belki 2-3 puanlık değişkenlik yaşanabilir. Şunun şurasında 31 Mart’a ne kaldı ki canım…