Yaşı 50 üzeri olan bazı vatandaşların endişesi ve hayali: “Silivri Esenyurt oluyor, Silivri büyümesin”
“Silivri küçük kalsın.”
“Silivri gelişmesin.”
“Yeni insanlar gelmesin, göç almasın.”
Bu cümleler, yıllardır Silivri’de yaşayan hemen herkesin aynı noktada buluştuğu söylemlerdi.
Mesela 90’larda Avcılar, Beylikdüzü ve Büyükçekmece’de ikamet ederdik; babam Silivri’de çalışırdı. 2000’den itibaren evi de taşıdık. Sadece ev değil, gönlümüzü yüreğimizi bu ilçeyle atar hâle getirdi.
Samsunlu olmama rağmen, açıkçası Silivri’den başka bir yeri yurt edinmem çok zor gözüküyor. Bu ilçeyi sevdiğimiz için babamı bu şehrin topraklarına defnettik.
Rahmetli İrfan Ermiş de, “Ölünce güzel bir Silivri’de uyumak isterim,” derdi.
Hâlen saha, “Silivri kasaba kalsın” isteyenlerdenim.
Çünkü Silivri her zaman güzel olmalı, güzelliklerle kalmalı.
Eskiden gençlerin diline dolanan “Silivri kasaba kimliğinden çıkmasın” söylemi, şimdilerde ortalama yaşı 50 ve üzeri olan bir grup vatandaş tarafından dillendiriliyor.
Bu nedenle de kulağımıza sık sık çalınıyor.
“Sanayi yatırımları, istihdam alanları ve nüfus artışı” gündeme geldiğinde, bir kesim bu söylemlerle karşılık veriyor.
Ama sormak gerekiyor: Bu gerçekten mümkün mü?
Ya da doğru mu?
2025 Türkiye’sinde, İstanbul’un çeperinde bir ilçe göç almadan kalabilir mi?
Silivri, İstanbul’un batı sınırında Tekirdağ’a komşu. Hâlâ tarım yapılabilen nadir ilçelerden biri. Aynı zamanda sahili var, tarihi var, ulaşımı her geçen gün gelişiyor. Hemen Kırklareli ve Edirne yakın mesafede.
Hal böyleyken, İstanbul gibi 16 milyondan fazla nüfusa sahip bir metropolde Silivri’nin izole kalması mümkün mü?
Hayır, değil.
İstanbul’un merkez ilçeleri yaşanmaz hâle geldikçe insanlar çevre ilçelere yöneliyor. Şile, Kartal, Pendik, Üsküdar, Bakırköy, Sarıyer gibi ilçelere göre hem ev fiyatları daha uygun, hem de Silivri’de doğaya daha yakın bir hayat mümkün. Göç, yalnızca iş bulma arzusu olarak algılanmamalı; yaşam kalitesi arayışıyla da gerçekleşir.
O hâlde, “Silivri göç almasın” demek, ne kadar gerçekçi?
Bu sorulara objektif olarak gelin cevap arayalım.
Silivri’nin bazı STK temsilcisi ya da bireyleri, bu gelişmenin eski sakinleri ve yeni gelenler arasında bir çatışma yaratacağı endişesini taşıyor. Haklılık payımız var. Kimileri, “Huzurumuz kaçar,” “kimlik yapımız bozulur,” diye düşünüyor.
Ama burada kritik bir ayrım var:
Büyümekten korkmak yerine, plansız büyümeye karşı olmak gerek.
Büyümeye direnmeyi başaran bir ilçe var mı bilmiyorum ama direnebildiyse bile, bu kaçınılmaz değişimi krizle karşılamıştır!
Oysa akıllı bir şehircilik anlayışıyla hem Silivri’nin değerleri korunur hem de yeni gelenlere entegre olma imkânı sağlanır.
Ayrıca altını çizerek dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Küçük kalsın” demek, yeni nesli Silivri’den göndermek değil midir?
Gençler iş bulamıyor, üretim olanakları sınırlı. Üniversite mezunları ilçeyi terk ediyor. Tarımda çalışan aileler bile çocuklarını toprağa değil, ofis ortamına, yani masa başı işe hazırlıyor.
Bu insanlar nereye gidecek?
“İlçeye fabrika yapılmasın, yatırım yapılmasın,” diyorsak; o zaman gençler nerede çalışacak?
Silivri Belediyesi’nin kapısını onlarca kez aşındıran insanlar ne yapacaklar?
Silivri’nin küçük kalmasını isteyenler, farkında olmadan ilçenin sosyolojik olarak yaşlılaşmasına, durağanlaşmasına ve dışa bağımlı hâle gelmesine yol açıyor.
Eğer amaç daha yaşanabilir bir Silivri ise, bunu akılcı bir gelişmeyle sağlamak gerekmez mi?
İlçeyi sanayiyle desteklerken; tarımı, doğayı ve turizmi de planlı bir şekilde güçlendirmeye yönelik kafa patlatmak en mantıklı tercih olmalı.
Silivri Meclisi, Silivri’nin gelecek söylemlerini bu bakış açısıyla ele almalıdır.
İzmir’in Torbalı ilçesi; hem sanayi, hem tarım.
Antalya’nın Alanya ilçesi; hem turizm, hem tarım, hem gıda işleme sanayisi.
Denizli’nin Merkezefendi ilçesi; sanayiyle büyüyen ama doğasını ve kültürünü koruyan bir kent modeli.
Silivri de bunu başarabilir.
Hem İstanbul’un soluk borusu olarak kalır, hem gençlerine umut olur.
Kendimize dürüst olalım:
2025 yılında, İstanbul gibi bir şehirde “göç almayalım, küçük kalalım” demek nostaljik bir hayaldir.
Ama bu büyümeyi iyi yönetecek, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Silivri mümkündür.
Silivri, ne Esenyurt olmak zorunda ne de bir Bağcılar.
Silivri, kendi özgün modeliyle büyüyebilir. Yeter ki bu gelişim korkuyla değil, vizyonla karşılansın. Yeter ki bu şehri yönetenler, altyapısıyla, üstyapısıyla, doğru şehirleşme planlarıyla mesai harcasın.
Silivri’nin hunharca, kontrolsüzce, bilinçsizce büyümesi; bu ilçeye yapılacak en büyük ihanettir.
Ama bir dakika!
Bu kaçınılmaz gelişmeyi fütursuzca söylemlerle değerlendirenler de en büyük haksızlığı yapmaktadır…