Çok basit değil mi?
“Depremle yaşamaya alışmalıyız…”
İşte yaşadığımız her doğal afetin arkasından önümüze sürülen bilirkişi raporumuzdur bu sözler. Adam 10 üniversite bitirmiş olsa bile ikna edebilmenin en basit yolu bu sihirli kelimelerden geçiyor. Ben depremleri gına gelmiş insana benzetiyorum. Hani bazen sıkılırsın, daralırsın patlayacak yer arasın ya? İşte toprak anaya da bazen gına geliyor. Üzerinde taşıdığı onca yüke rağmen minnet ve şükrü eksik ettiğimiz toprak anamız, arada kendini böyle hatırlatıyor. Demek istediğim doğal afet diyerek basite indirgediğimiz depremlerin arkasında ‘tetikleyici’ çözümlemeler yapanların, sondaj makinesine çok takılmasına gerek yok aslında. Peki, gerisi gelir mi? Ne demek şimdi bu? Yani beklenen büyük deprem ne zaman olacak? Ha bak işte onun için söylemek istediğim güzel bir şey var! Kıyamet çok yakında…
***
Merkez üssü Silivri olan 5.8’lik depremin ilk dakikalarından itibaren İstanbul olağan üstü hal vaziyetini aldı. Yaşanan kargaşanın ve paniğin sarsıntıdan daha etkili olduğunu bizzat gözlemlemiş birisi olarak devletimiz bu konu üzerinde muhakkak bir işlev ortaya koymak zorundadır. Yani Allah korusun deprem öldürmezse millet panikle birbirini öldürecek kadar şuurunu kaybediyor. Korkuyla karışık bilinçsizce sağa sola koşuştururken gözü hiçbir şeyi görmeyen insanların hakikaten iyi bir tecrübeye sahip olmaları öncelikler arasında yerini almalı. Ama baştan söyleyeyim bu iş öyle paneldi, seminerdi vs. sıkıcı toplantılarla olmaz. Teknolojinin esiri olmuş milletimize yine bu yollarla bildiri ya da kısa simülasyonlar izletmek suretiyle ulaşmak gerekiyor. Başka bir önerim de insan sağlığına zararlı ne varsa üzerine yazın kardeşim! Mesela sigara paketlerinin üzerinde ‘sigara öldürür’ yazısının yerine ‘depreme hazır mısın’ yazalım. Ardından kamu spotları ile destekleyelim. Bana göre ciddi yol kat etmiş oluruz. Neyse işi daha fazla ironiye getirmeden kısadan keseyim değil mi? Neme lazım yazım bitmeden yine sallanırız falan…
***
Bakınız bir detayın üzerini bastıra bastıra çizmek istiyorum. Depremin ilk dakikalarından itibaren Silivri’de yukarıdan aşağıya tüm kademelerin sokakta vatandaşı ile beraber olduğuna hepimiz şahit olduk. Silivri Kaymakamı Ali Partal, Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, İlçe Emniyet Müdürü Taner Ertürk neredeyse 7/24 görev başındaydılar. Gecenin geç saatlerine kadar sokak sokak gezerek dışarıda sabahlayan vatandaşların yanında yer alarak, muazzam bir öncülük ortaya koydular. Çabucak toparlanma adına devletin tüm gücünü sahada htirdiler. Son yıllarda gördüğüm en koordineli çalışma temposuyla ilçede güzel şeylerde oldu. İşi siyasete getirmek istemiyorum ama ortalarda gözükmeyenlerde vardı. AK Parti ve MHP’nin tam kadro sahada olduğu bir ortamda özellikle CHP kanadında bir geçmiş olsun temennisinin bile olmadığını görmek çok üzücüdür. Sizler bu zor günlerde vatandaşın yanında olmayacaksanız da ne zaman olacaksınız? Hangi işle meşguldünüz? Bir açıklama yapmayı uygun görüyor musunuz? Şimdi hakkını yemeyelim bir ara CHP’li Meclis Üyesi Bora Balcıoğlu’nu görür gibi olduk ama o da çabuk kayboldu. Bence çok ayıp ettiniz hem de çok… Bu arada iki kelamda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na edeyim. Sayın Başkan, tatilde olmadığınıza göre Silivri’ye neden gelmediniz? Bu ilçede size oy veren yüzde 62’lik seçmen kitlesine biraz ayıp etmediniz mi? En çok ihtiyaç duyulan bir zamanda bu şehrin el emin kişisi olan şahsınızın aklına göstermelikte olsa ‘geçmiş olsun’ demek gelmedi mi? Devletin valisi, bakanı dertlenip geliyor da sizin mazeretiniz neydi? En azından genel sekreter yardımcınızı gönderseydiniz bari… Bunları sormak Silivri’de yaşayan sade bir vatandaş olarak hem hakkım, hem de sorumlu bir gazeteci olarak görevim.
İnşallah bu sorularım havada kalmaz ve cevaplarınızı aynı satırlardan okurlarıma paylaşma fırsatım olur. Velhasıl Silivri’nin deprem karnesinde geçenler ve kalanlar olarak kelamımızı ettik. Takdir kamuoyunun…