“Vefa; dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık ve sadakat, sözünde durma, verilen sözü yerine getirme manalarına gelir. Vefa, minnettarlık, sadakat ve istikamet gibi vasıfların hepsinde bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi beraberlik hatta bazen ayniyet ifadesi taşır. Bu temel bakış açısından, imanın icap ettirdiği her tavır ve hareket, aynı zamanda bir vefakarlık ifadesi taşıdığı gibi, bu tavır ve hareketlerin aksi de ‘vefasızlık’ olarak kabul edilir.”
***
İşte günümüz siyaseti maalesef vefa ile vefasızlık arasında sıkışmış bir haldeyken bu iki terimi kullanmak için çok dikkat etmek gerekiyor. Yoksa ‘yaptık oldu’ mantığı ile sergilenen ve adının başına vefa konulan her icraat kalıbına oturmuyor. Geçen gün telefonda bir meslektaşım bana diyor ki; sen neden uyarmıyor, yanlışlarını anlatmıyorsun. Dostu değil misin?
Valla buna cevap verirken düşüneceğim hiç aklıma gelmemişti. Ama biliyorum ki, bu ne ilk ne de son olacak! İnanın kimseye kızmıyorum… Kendime de kızmıyorum merak etmeyin. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, geride bıraktığımız son 10 yıl içerisinde aynı yolda yürüyen, aynı siyasi çizgide olan, aynı geminin yolcularından kimler tozlu raflara kalktı.
Bu yazımı sakın bir kişi ya da kişiler için yazdığımı düşünmeyin! Sadece kendini siyasetin merkezinde zannedenler için kaleme alınmış iki kelam olarak kabul edin. Dedim ya siyasi tecrübem bunları söylemeye yetecek kadar yeterlidir. Tek sermayesi insan olan siyasetin mayası vefadır. Eğer mayayı tutturamazsanız o hamurdan ekmek olmaz kardeşim! Zorlamanın da alemi yoktur. Ayrıca istişare ve meşveret kültürü benimsenmiyorsa, yine zorlamamak lazım… Kopuk siyaset, kaçak siyaset, oldubitti siyaseti mutlaka hazin bir sonla bitiyor. Daha kaç örnek yaşamamız lazım? Emin olun bu yazdıklarımı kabul edecek cesarette bir siyasetçi de yok ha! Gel görelim tüm bu söylediklerimin aksine kendilerine toz da kondurmazlar. Velhasıl bir gün ne demek istediğimi anlarlar ama iş işten geçmiş olur. O yüzden ‘Vefa’yı geçtikte en azından ‘Vefasızlık’ etmeyelim olur mu?
***
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz’ın ramazan boyunca her mahallede verdiği iftar programları isabetli bir çalışma oldu. Hem vatandaşlarla bir araya geliyor, hem sorunları yakından dinliyor, hem de seçim sonrası seçmenine teşekkür ediyor. Yani yukarda yazdıklarımın aksine bir yerde ona oy verenlere ‘Vefa’ gösteriyor. Bu programlarda hiç siyaset konuşmuyor. Konuşulmasına da müsaade etmiyor. Bana kalırsa doğru da yapıyor…
Hep eleştirdiğimiz bir konu olan bu mübarek günleri siyasetlerine alet eden isimlerin aksine, amacına uygun götürme gayreti yerinde bir çalışma oldu. Zannediyorum kendisi de farkını gittiği her yerde görüyordur. Bıkmıştık bugün şu kadar kişiye iftar verdik, öteki gün biz daha çok kişiye iftar verdik haberlerinden… Bu yıl kimse iftar verme yarışına girmiyor. İnşallah böyle devam eder ve gelecek yıllarda daha verimli, maneviyata uygun programlar tertiplenir.
Bu arada Volkan Başkan’ın ilçe genelinde tam 40 bin çocuğu bayramlık hediyesiyle sevindireceğini öğrendim. Hatta bu hediyelerin teslimine başlandığını da sosyal medya hesabından paylaştı. Mahalle muhtarlarına teslim edilen bu hediyeler ayrım gözetmeksiniz ailelere teslim ediliyor. Ayrıca ihtiyaç sahibi 10 bin aileye erzak yardımı da yapılmış. Sağ elin verdiğini sol el duymayacak ama böylesine önemli iki hayır hasenat için belediye kasasında tek kuruş çıkmaması, tamamen Volkan Başkan’ın kişisel bağlantıları ile hayata geçmesi önemli bir ayrıntı. Sosyal belediyeciliğin gereksinimi olarak yapılması normal gözükebilir ama sayıları rakamlara çevirdiğimizde ortaya deli bir tablo çıkıyor. Bunu başarmakta beceri ister. Allah, verenden de sebep olandan da razı olsun. İyi işleri söylemek ve bunu paylaşmak doğrudur. Yani? Marifet iltifata tabidir…