Dünkü köşe yazımı okuyan bir AK Partili, “Abi ya senin gibi tecrübeli bir gazeteci, sırf yazmış olmak için yazı yazmaz...” dedi.
Ben de zaten sırf yazmış olmak için yazı yazmıyorum ki!
Yazdığım her yazının mutlaka bir dönüşü olacağını düşünürüm.
Bu dönüş ama övgü olur ama sövgü...
Elbette “Amaaaannnnn sende İrfan işte” diyenlerde mutlaka oluyor.
Konuştuğum bu AK Partili arkadaş, yazıda adı geçen kişileri kendince yorumladı.
Tahir Sert’i bir daha aday göstermezler diyerek başladı saymaya “Saffet Sert demek Tahir Sert demek” dedi.
Hüseyin Turan için “belki” derken, Metin Karakaş’ın partiden adının silindiğini iddia etti.
Emrah Maşalacı için de “Toy ve deneyimsiz. Önce meclis üyesi olsun belediyecilik deneyimi kazansın” tavsiyesinde bulundu.
Ümit Kalko’ya hiç şans tanımayan AK Partili arkadaş, “Ümit Kalko Tayyip Bey’in kriterine uyuyor ama Silivri kamuoyunda hiç karşılığı yok ve parası da Onu kurtarmaz çünkü Silivri’de tutmaz...” dedi.
***
Bu arkadaşla sohbet ettikten sonra Çantaköy’e gittim, bir kaç eski dostla sohbet ettim.
Sonra Değirmenköy’e gittim, yine bir kaç kişi ile sohbet ettim.
Sonra Kavaklı ve Ortaköy!
İşte bu yazıyı da Selimpaşa’da yazıyorum.
Yol üzerinde bir pastanede bir araya geldiğimiz dostla, yerel seçimleri konuştuk. Muhtemel aday adaylarını birlikte değerlendirdik.
Sohbet ettiğim herkesin ortak fikri aşağı yukarı aynı.
Selimpaşalılar adaylık için Tahir Sert’i daha yakın görüyorlar.
Görüyorlar çünkü 2014 yerel seçimlerinde AK Parti'nin Belediye Başkan Adayı Tahir Sert Selimpaşa’dan birinci çıkmıştı.
***
AK Partili arkadaş diyor ki; “Parti kurulalı 17 sene oldu, bu zamana kadar partiye bile uğramamış, hiç bir ilçeye beş kuruş destek olmamış, partinin hiç bir etkinliğinde bulunmamış kişiler, seçime altı ay kala üye olup belediye başkanı adayı gösterilirlerse, başta ben olmak üzere partililer olarak biz oy vermeyiz...”
Doğru bir mantık mı? Bana göre değil.
Bir siyasi partinin ve partilinin tek amacı olmalı, seçimi kazanmak.
Halkın oyunu alacak adayı bulup, getirip, halkın huzuruna çıkartıp, seçimi kazanmak.
“Benim istediğim aday” mantığı sana göre doğru olabilir ama bana göre değil.
O zaman sende "kendi adayım" üzerine yoğunlaşırsan, işte orada da çatışma, tartışma çıkar. Küslüğe kadar gidecek bu tartışmalardan, en karlı çıkanda karşı partinin adayı olur.
***
Partililer bir konuda haklı olabilirler!
Çok büyük emekler veriyorsun, çaba sarf ediyorsun, evinden, işinden, aşından fedakarlık ediyorsun ve bu konuda kesinlikle haklısın ama bir taraftan da seçimi kazanmak zorundasın.
Benim tahminim Kasım ayı ortalarına doğru netleşecek aday isimleri, yine tartışma konusu olacağı kesin.
Gerçi ben alışkınım bu tür tartışmalara, her seçimde böyle tartışmalar olur. Burada ki asıl olgunluk ve dava adamlığı, genel merkez kimi aday gösterirse arkasında durmak ve kenetlenip partiyi iktidar yapmak.
“Eziyetini, çilesini, cefasını ben çekeyim, birileri gelsin sefasını sürsün...” dersen bunun adına da “menfaatçilik” denir.
***
Bu arada ben dünkü yazımda “Altı ay altı aday” demiştim ama sohbet ettiğim vatandaşlardan öğrendiğim kadarıyla, AK Parti'de benim aklıma gelmeyen bir kaç aday daha varmış.
Mustafa Saral ve Muharrem Eren diyorlar...
Mevcut Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın Yardımcısı CHP’li Bora Balcıoğlu’nu bile AK Parti'nin adayı olarak görmek isteyenler var.
CHP’den aday adaylığını açıklayan Selami Değirmenci’yi bile AK Parti'ye alıp aday göstermek isteyenler var.
“Ağzı olan konuşuyor” demeyin Silivrili AK Partililer sadece iktidar olmak istiyorlar ama birbirleriyle kavga etmekten de geri durmuyorlar.
Son sözü bir kaç gün sonra ben söyleyeceğim ve kesin adayı açıklayacağım!