Bazı okurlarım var, gazeteyi eline aldıkları zaman önce köşemi okurlar. Şimdi onlardan bir ricada bulunacağım; önce gazeteyi okuyun. Mutlaka dikkatinizi çekecektir. Gazetenizi bir kolaçan edin, sonra gelip beni okuyun.
***
Evet… Okuduğunuzu düşünüyorum.
Dikkat ettiyseniz bugünkü sayımızda ağırlıklı olarak bir husus ön planda. Nedir o? Hemen söyleyeyim: Kardeşlik vurgusu…
Ben yazılarımda –genelde- toplumun o anki psikolojisini ifade ederim. Bugün de bu var gündemimizde. Aslında hiç düşmüyor ama medya ne yazık ki duyarsız kalıyor. Biz de Yörünge olarak elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Demokratikleşme paketiyle birlikte yeni bir sürece giriyoruz. Doğrular-yanlışlar tartışılır.
7’inci sayfamızdaki 2 haberde çok önemli mesajlar var. Yayın hayatımızda ilk defa “êvar baş” (iyi akşamlar) diyerek Kürtçe başlık attık. Bir kez de “Nirev rarak mik niah sase” demiştik. Onun da anlamı şuydu:
Yerel seçimlerden önce AK Parti Silivri İlçe Teşkilatı’nda 2003 yılında hain tartışması yaşanıyordu, bütün işler “ters” gidiyordu. Ben de başlığı tersten atarak; “Esas hain kim karar verin” demiştim. Bir kez de Fransızca başlık atmıştık.
***
Kürtçe başlık atmamızla ilgili olarak sözü şuraya getirmek istiyorum. Ayrıştırmalar, ötekileştirmeler ve bölücülükler artık son bulmalı. Bakın, bu ülkenin en cani adamı Abdullah Öcalan’dır. Elimden gelse bir kaşık suda boğarım. Ama yok, olmuyor. Devlet bile öldüremezken ben nasıl yapayım?
30 yıldır silahla yapılan PKK ile mücadele ne yazı ki başarıya ulaşmamıştır. Bu acı itirafı kabul etmek zorundayız. 30 bin (asker, memur ve vatandaş) şehidimiz var. İşte bu nedenden ötürü başka yollara başvurma durumunda kalınmıştır. Ülkenin her kurumunun başında olan hainler sayesinde, yabancı işbirlikçilerle Kürt-Türk ayrıştırması hep sıcak tutulmuştur.
2010 referandumuyla birlikte başlayan süreç bugün demokratikleşme paketiyle devam ediyor. Karadeniz’de, Trakya’da, Ege’de, İç Anadolu’da bir kangrenlik söz konusu olmadığı için fitne fesat sokamıyorlar, ama Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bunu yapabiliyorlar. Bu yüzdendir ki, her zaman Kürt-Türk çatışması yaratılıyor. Kürk halkının piyonluktan kurtarılmasın tek çözümü var; demokratikleşme. O da siyasetten geçiyor.
Eğitim, yatırım ve geçim meşguliyeti sağlamadır. Başkalarına muhtaç kalmayan kangren bölge insanları, devletine sadık kalacaktır.
Bu söylediklerim, aşırı Kürt milliyetçiler olan bölücülük hayallerindekileri kapsamıyor. Onlar zaten şeytanlık olmuşlardır vatanına ihanet ederek. Ben; temiz, saf, “Kürt olduğum kadar Türk’üm” diyen vatandaşlarımızı kastediyorum.
Çanakkale’de düşmana karşı birlikte savaştığımız Kürt, Laz, Çerkez, Türk ve herkes bu vatan için şehit düştü.
***
Yüzde 98’i Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. Müslümanlığın her daim yeşermesini sağlayacak, güneşin doğuşundan battığı yere kadar ulaşmasını sağlayacak, ilelebet koruyacak ve muhafaza edecek olan yine bizleriz. Türkiye Cumhuriyeti, içindeki guruplarıyla daha çok güçlenecek olan bir ülkedir. Bölünmemize asla izin vermeyelim…