3 ayrı operasyon, 3 ayrı soruşturma var. Ama hepsi tek merkezden, aynı günde start veriliyor ve yürütülüyor. Bu, sizce garip değil mi? Tüm kamuoyunun dikkatinin çekilmesi için son derece güzel bir hareket. Sesi/desibeli maşallah çok yüksek çıksın diye olmalı, ki öyle de oldu. Amaçlanan gibi, dünya gündemindeyiz. Şimdi ilerleyen süreçte her gün yeni bilgiler çıkıyor ortaya.
***
- Devletin ekonomisini alt/üst edecek büyüklükte bir operasyon için soruşturma başlatan savcılar, neden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na iddialarla ilgili bilgi vermeden hareket ediyor?
- Savcılıktan gelen emirle, İstanbul Emniyet Teşkilatındaki bazı şube müdürleri neden başına buyruk şekilde baskınlar yapıyor?
- İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, neden olayları 1 gün sonradan öğreniyor?
Gördüğünüz gibi, idari personellerin, amirlerinin bilgisi olmadan hareket ettiklerini söylemek mümkün.
***
Hadi diyelim yargı ve emniyet teşkilatında görevini kötüye kullanacak kişiler var. Hadi onların da cemaat üyesi olduklarını iddia edelim. Hadi daha da ileri gidip; bu operasyonun hükümet-cemaat kapışmasından kaynaklandığını farz edelim. (Toplumun çoğu buna inanıyor ama kesin bir şey olmadığı için ben iddia diyorum.)
- Görevini kötüye kullandığı öne sürülen kişilerin operasyonları sonucunda Bakan Güler’in oğlu Barış’ın evinden dünyanın parası çıktı!
- Halk Bankası Müdürü Süleyman Aslan’ın evinden çıkan ayakkabı kutularındaki 10 trilyon paraya ne demeli?
***
Gelişmeler gösteriyor ki; sadece bir yolsuzlukla mücadele değil, geniş kapsamlı büyük bir siyasi operasyon kimliği taşıyor. Ele geçirilen paralarda, sonuçta başınabuyruk kişilerin ortay çıkardıklarıyla ilişkilendirdiğimiz arka kapaktaki gurubun arkasından cemaate ulaşmıyor muyuz?
Cemaat suça ortakken, kendini aklamaya çalışarak AK Parti’yi hedef gösteriyor dersem yanılmış mı olurum?
***
Öte yandan, Gezi Parkı’ndaki aynı senaryo uygulanmak isteniyor. Sanal âlemde asılsız iddialarında döndüğü söz konusu. Eylem hazırlığı içinde olan guruplar var.
Görev değişiklikleriyle soruşturmaya müdahale etmek mi isteniyor, yoksa olayın tam aydınlatılması mı sağlanıyor! Görevini kötüye kullandığı iddia edilen polislerin başka şubelere atanmasıyla birlikte, siyasi bir baskı yapılıyor algısı yaratıldı.
Olayların üstü hiçbir şekilde örtülmemeli, kim bulaştıysa cezasını çekmeli. Gerçekten görevini kötüye kullanmış olabilirler. Lakin Başbakan’ın “devlet içinde devlet” söyleminden bu anlaşılıyor.
***
Yeniden başa dönecek olursak, “İsrail/Amerika/Cemaat” desteğiyle gerçekleştiği iddia edilen operasyonda ortada paralar var. Rüşvet ve yolsuzluk anlamına geldiği için bir suçlu arama durumu söz konusu. Başbakan Erdoğan cadı avına çıkmalı ve bu pislik temizlenmeli. Ateş nereye kadar sıçrayacaksa sıçramalı.
Cemaatçiler de afişe edilmeli, cezasını çekmeli; rüşvet alan bakan çocuklarından bakanlara kadar herkes hesabını vermeli.
***
Önümüzde yerel seçim var. Bu yerel seçim, genel seçimin provası niyetindedir. Bu yüzden halk, eğer AK Parti’yi cezalandırmak istiyorsa; seçimini sandıkta yaparak genel seçimlerde kimi başa getireceğine göz kırpmalıdır.
Milli İrade sandığa gittiği zaman, vatandaş belirlesin ve seçilenler devleti yönetsin. Sizce de öyle değil mi? Bu tür olaylar unutulmamalı, sandıkta değerlendirilmelidir. Bunun dışına olabilecek her şey hem devlete rakiptir, hem de başka hesaplaşmaların olduğunun göstergesidir.
Askerin, yargının ve bürokrasinin siyaseti her zaman etkileyecek bir güç olduğunu unutmamak gerekiyor. Tabi medyanın da.
Cemaatin yayın guruplarını dikkatlice izlerseniz, AK Parti yerden yere vuruluyor…