Çocukken babalarımız analarımız elimizden tutar gezdirirdi.
Yağmur yağardı, kar yağardı yerler ıslak olurdu hatta küçük küçük çukurlarda su birikintilerinin üzerinden atlarken oyun oynardık. Anamız ya da babamız elimizden tutup, havaya kaldırır ve derlerdi ki; “Çamura basma oğlum...”
Yani çamura basmamayı ta küçüklükten öğrendik ama ne hikmetse öğrendiklerimizi uygulama konusunda her zaman pasif kaldık, hatta hiç öğrenmemiş gibi ömrümüz çamura, gölede, suya basmakla geçti!
***
Şimdi diyorsunuz ki; “Bu da neyin nesi?”
Bu şu demek!
Birçoğumuz ana baba sözü dinlemedik ve bunca yıl hata yapa yapa büyüdük.
Çocukken suya çamura basarken azar işitirdik; “Oğlum senin gözün görmüyor mu, senin aklın yok mu, gözün göre göre niye ayaklarını çamur ediyorsun?”
Burada mevzu çamura batmak ya da küçücük bir su birikintisinde ıslanmak değil, burada ki asıl mesele “Öğüt” tutmak ve kar ile zararı bir birine karıştırmamak!
***
Allah hepimize akıl fikir vermiş, kar ve zararımızı koruyup, kollayacak yetenekler vermiş ama biz insanoğlu çoğu zaman “kar” edecek işler değil de “zarar” edecek işlerin peşine düşmüşüz.
Anadolu’da bir deyim var; “Eşek bile bir kere düştüğü çukura ikinci kez düşmez” diye.
Bizler insanoğlu olarak bin kere aynı çukura düştük de düştük.
Şimdi merak ettiniz “Söz nereye gelecek” diye!
***
31 Mart’ta yerel seçim var ve biz yerel gazeteciler tam beş sene bu günü beklemişiz, ‘Üç beş kuruş kazanırız’ diye ama ne gezer. Bırak üç beş kuruşu kazanmayı, maddi olarak eskisinden daha kötü durumdayız.
***
Partilerin aday adaylık sürecinde aday adayı arkadaşlar, “Bir aday olalım açacağız kesenin ağzını” dediler. Aday adayları içinden birisi aday gösterildi hemen koştuk yanına “Hele şu meclis üye listelerini bir hazırlayalım seçim kuruluna verelim ve seçim startını başlatalım” dediler!
Eyvallah dedik “Seçim startını” bekledik ama bu arada aday adaylarını olduğu gibi adayları da adım adım takip ettik, mahalle, belde, köyler...
Nereye gittilerse yerel gazeteciler orada oldu ve sonuç adaylar seçim çalışmaları için ekiplerini ilçe dışından getirdiler hem de yüz binlerce paralar ödeyerek.
Milyona yakın harcamalar yapılıyor ama yerel gazetelere sıra geldiğinde “Al sana on lira, on lirada kazandıktan sonra veririm...”
İşte ve aleyküm selam!
***
Bu her yerde böyle… Ya yamukluk bizde yani yerel gazetecilerde ya da adayların “Yerel mantığı” değil, koltuk sevdası koltuk kapma mantığı...
Bir de adayların “Daha profesyonel” dedikleri ekibe bakıyorum, bizim yerelde o ekiplerden on kat daha hünerli, becerikli, işine hakim arkadaşlarımız var. Ama demek ki mum dibine ışık vermiyor.
***
Kısacası dertleşelim dedim, bugünkü yazımı içimden geçenlere ayırdım.
Ne diyeyim yüzümüze bakıp utanmayan adaylar, belki yazımı okuyunca bizden utanırlar! Utanma duyguları varsa tabi!
Utanma duygusu olmayanlardan da zaten belediye başkanı ve belediye meclis üyesi olmaz, olsa olsa rantçı olur!
İşte böyle sevgili okur biz büyüklerimizi dinlemedik, bizden sonrakilerde bizi dinlemediler ve şimdi herkes ekmeğini aslanın midesinden çıkarmaya çalışıyor.
Her meslektaşıma hayırlı işler dilerim.