Değer verdiğim CHP’li bir dosttum mesaj atmış, “Beni hiç yanıltmıyorsun İrfan” demiş ve devam etmiş, “sen bir faşistsin hatta emek düşmanısın” diye eklemiş ama ben yine ses çıkarmadım.
Bu dostum devam etti; “Yönünü birazda ezilenden yana çevir.”
*
Benim yönüm hep ezilenden yana oldu. Ben meslek hayatımda hep ezilenin yanında yer aldım.
Bu ülkede ezilen sadece işçi değil, sanayicide eziliyor. Bu ülkede asıl ezilen genelde hep işverenler!
Gülmeyin, dünde yazdım bölgeye en büyük katma değer katan sanayiciler ama herkesin eli kolu sanayicinin cebinde...
Bunları söylemek istemiyorum ama beni ciddi tahrik ediyorsunuz!
Okul boyanacak, karakol boyanacak, belediyelere sponsor lazım koşun gidip sanayiciye...
Bazı kamu kurumları ya da bir takım sosyal hizmet veren dernekler, fakir fukara için ihtiyaç listesi hazırlıyor hatta köy ve mahalle muhtarları bile, bu ihtiyaç listelerini hazırlıyor temin etmek için ise yine sanayiciye gidiyor!
Her belediyenin sosyal ve kültürel aktiviteleri etkinlikleri oluyor, sponsorlar kim? Sanayiciler...
* **
Belediyelerde yüzlerce, binlerce “İş müracaatı” var. Belediye nereye gönderiyor sanayiciye...
İş ve işçi bulma kurumlarında binlerce işsiz iş bekliyor, yetkililer kime gönderiyor sanayiciye...
Yaklaşık bir ay sonra eğitim dönemi başlayacak yüzlerce lise öğrencisine ve binlerce üniversite öğrenciye burs lazım kime gideceksin sayın sosyalist kardeşim sanayiciye...
*
Yahu en azından Allah’tan korkun bari. Kuldan utanmanız kalmamış madem.
Peki; Sanayici ne yapıyor? Bunca isteğe, imkan dahilinde karınca kararınca katkıda bulunuyor.
Türkiye’nin bu günkü şartlarını da göz önüne aldığımızda bu sanayici ne yapsın ve bizim hangi isteğimize cevap yetiştirsin?
***
Çok yakinen biliyorum bu isteklerin yüzde seksenini karşılayan yine sanayiciler.
“Ezilen” dediniz de işte bunun için bir hatırlatma yapayım dedim.
Elbette işçi düşmanı değilim çünkü bende atmış yıllık ömrümün ellisini işçilik yaparak geçirdim. Gün geldi bende ezildim, gün geldi bende isyan ettim ve hatta “Kahrolsun patronlar” bile dediğim oldu ve sonra düşündüm ki ‘Şükür karnımız doyuyor, evimize bir lokma ekmek götürmek için bir işimiz var...’
Fazla çalışmışlığımızda oldu, çok kötü şartlarda çalışmışlığımızda oldu. Hatta can güvenliğimizin olmadığı iş ortamlarımızda oldu lakin “Ekmek Aslan’ın ağzında” dedik halimize şükrettik ve inanın kazançlı çıkan yine biz olduk çünkü “Uysal çocuk” dediler ömrümde hiç işsiz kalmadım.
***
“Emek hırsızı” dediğiniz o patronlar bu ülkeye ve insanlığa, inanın sizden bizden faydalılar.
“Sendikalar”
Nedir bu sendika dediğiniz. İşçilerin duygularının söndürüldüğü organize bir rant çetesi. “Sendikalaşmak anayasal hak” iyi de senin hak gördüğün, bazılarının hakkına tecavüz etmek mi?
İzin isteme müsaade alma gir adamın fabrikasının içine işi gücü aksat ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorulduğunda “Anayasal hakkımız olan sendikamıza üye yapıyorum...” de.
Müsaade aldın mı? Yok. Fabrikanın içine girerken “izin aldın mı?” yok.
Niye? Çünkü “Anayasal hakkım” diyor.
Sanayicinin hakkı yok mu? Var elbette O’nu da “İşverenler sendikası düşünsün”
Sanki orası “rant” yeri değil!
Hak arasında bir deyim var “Al birine vur ötekisine...”
***
Bak güzel ve emekçi işçi kardeşim. Senin sendikaya falan ihtiyacın kalmadı. Artık senin haklarını koruyan kollayan çok sıkı takip eden kanunlar çıktı. Şikayetler kolaylaştı. E- Devlet şifreni gir Cumhurbaşkanına kadar anında ulaşabiliyorsun! Olmadı “Alo 170” hattını ara şikayet et patronunu...
Sendikalar sadece sizin hem duygularınızı hem de “Üye aidatı” adı altında emeğinizi sömürüyorlar.
Sendikalar sıkıyorsa belediyelerden siyasi nedenlerle işinden atılan işçilerin haklarını savunsunlar.
Girin internete sorun Google amcanıza, şu anda bile kaç bin işçi Ankara yollarında CHP genel merkezine doğru yürüyüş halinde...
Madem adam gibi sendikasınız, siyasi nedenlerle işinden, aşından edilen insanların haklarını savunun. Çekin şu ellerinizi sanayicinin üzerinden!