Güneş Batı’dan doğacak gibi...
Kuzey Güney’e, Güney Kuzey'e dönüştü.
Ortası kalmadı bizim ellerin.
Ankara, Konya, Nevşehir, Kırşehir, Aksaray, Yozgat,
Bozkırın bozlakları sustu.
Bizim türküler pop, bizim sanat müziği rap olmuş gibi!!!
Çayda Çıra Elazığ'ı, horon kemençe Karadeniz’i terk etti. Terekeme'nin, Azeri’nin, Dadaşın huyu değişti!
Keşanlı Ali Destanları sadece eskilerde kaldı ve şimdi kimse okumuyor, kimse ecdadını bilmiyor...
İstanbul’u istila eden gökdelenler, uzaya uzandı ama gönülden gönüle uzanamadık ve biz, bizim yabancımız olduk.
Yaylalar, göller, ırmaklar kurudu be gülüm...
Dereler çağlamıyor, şelaleler damla damla yağmur tanecikleri gibi minnacık, tek tek düşüyor yosunlu göletlere.
Kar kışı beklemiyor, Ağustos bizde ayaza çekti!
Koskoca bir ülke donuyor, koskoca bir millet üşüyor.
Kuzular meleşmiyor kekik kokulu yaylalarda.
Gülümüz kokmuyor, çiçeğimiz açmıyor!
Mormenekşelerin boynu bükük çünkü dağlarımıza güneş doğmuyor...
Batı’dan Doğu'ya, Doğu'dan Batı’ya sis çöktü!
Ortalık toz duman, göz gözü görmüyor...
Karanlıktayız karanlıkta, topyekün kabus yaşıyoruz.
Gönüllerimizin derinliklerinde
Sevdalarımız sahte, aşklarımızda sahtecilik var.
Kimse kimseyi Yunusça sevmiyor.
Keremleştikte, Aslımızın astarı yırtıldı, ar damarı çatlamış Leylalar, Mecnun'unu sanal alemde arıyor!
Evlilikler ticari, nikah defterine imza atmadan, evlilik sözleşmesine imza atıyoruz.
Yuvayı dişi kuş yapmıyor ya da babalar evlerin temel direği değil...
Çöktük ana, çöktük.
Sözler yalan, yüzler yalan,
gözler yalan ve bunca yalan oldu yılan,
biz bizi sokuyoruz, ağzı açık ters döndü hayat, içinde ne varsa döküyoruz ve ey millet çöküyoruz,
çöküyoruz,
çöküyoruz!