Geçtiğimiz cumartesi akşam televizyon haberlerinde izledim, sonra internetten yayın yapan haber sitelerinden okudum.
“Geçtiğimiz gün gazeteciler Zeynep Kuray, İrfan Tunççelik ve Canan Coşkun gözaltına alındı. Medyascope muhabiri Coşkun, bugün serbest bırakıldı.”
Gözaltına alınmış ama 12 bin 600 liralık tazminat cezasını ödeyip salıverilmiş! Diğerleri de bir gün karakolda kaldıktan sonra onlarda bırakılır, ne var bunda abartılacak.
Televizyonlar, bazı gazeteler ve bazı haber siteleri işi drama bağlamışlar, adeta iki göz iki çeşme ağlaya ağlaya haber yapmışlar.
Yapmayın Allah aşkına her gazeteci mahkemelik olur, her gazeteci bazen cezada alır. Korkuyorsan gazetecilik yapmayacaksın arkadaş! Korkuyorsan, bırak boynundaki fotoğraf makinasını, bırak gömleğinin yaka cebindeki kalemi git başka iş yap, ne polis ne mahkeme kimse de bir şey demez.
***
Bir söz var; “Koyunu güden kurdu görür.”
Kurt görmek istemiyorsan, koyun gütme kardeşim.
Adliyeye yolu düşen, yoldan geçerken kazayla bile olsa polisin kolu değse solcu, komünist, sosyalist gazeteci tayfası basıyor narayı; “Bu ülkede adalet yok...”
Hadi oradan, bozguncu, fitneci, gammazcı dangalak!
Boş teneke gibi tıngırtı çıkartıp, aklın sıra bizi ağa babanız AB’ye ya da ABD’ye şikayet ediyorsun! Sanki biz bilmiyoruz senin niyetini...
*
Bak sana kendimden bahsedeyim, meslek hayatımda yüzlerce kez mahkemeye verildim ve kimi mahkemeyi kazandım, kimi mahkemeyi kaybettim. Hiç sesimi duydunuz mu? Hayır, duymadınız çünkü biz inanıyoruz ki; “Şeriatın kestiği parmak acımaz” çünkü biz biliyoruz ki koyunu güdüyorsak kurdu göreceğiz!
Benim gibi yüzlerce binlerce vatansever milliyetçi gazeteci arkadaşlarım işkence bile gördü, mahkum oldu, ceza aldı hatta belki de haksız yere bile ceza yedi ama asla vatanını, milletini, devletini, Türk düşmanlarına şikayet etmedi.
Etmedik, etmeyiz de zaten.
*
Son 10 yıl içinde, yazdığım köşe yazılarımdan ve yaptığım haberimden dolayı, hapis cezası aldım. Adana Açık Cezaevinde üç gün yattım, çıktım İstanbul’a geldim Silivri Emniyet Müdürlüğünde “denetimli” olarak sabah akşam tam bir buçuk ay imza attım. Hiç sesim çıkmadı.
Yine bir davayı daha kaybettim, “Kamu hizmeti” cezası aldım ve gittim Silivri stadında yaklaşık iki ay sabah 8.30’dan, akşam 17’ye kadar tam mesai çalıştım.
Yine sesim çıkmadı! Çıkmaz, çıkamaz çünkü ben bir gazeteciyim, yazıyorum. Ortaya koyduğum iddiaları belgeleyemezsem, cezayı da “hak” etmişim demektir.
Bakın bitmedi, yine bir davayı daha kaybettim 8 bin 500 lira tazminata mahkum oldum. Onu da, “Kamu hizmeti”ne çevirdiler ama ben 8 bin 500 Türk lirası para cezasını ödeyemedim. Cezayı ödeyemedim, gittim teslim oldum beni verdiler Silivri’de Namık Kemal İlköğretim okuluna “Ya parayı öde ya da burada çalış” dediler.
Bende akciğer kanser tedavisi gördüğüm için, gittim tedavi gördüğüm hastaneden, “3 aylık iş göremezlik raporu” aldım yani tam bir yıldır rapor alarak hem tedavimi hem de hayatımı sürdürüyorum. Hiç kimseye demedim ki “Arkadaş ben 4. evre kanserim beni affedin” demem, diyemem çünkü bu vatan bizim, bu hakimler savcılar polisler bizim. Bir hukuk devletinde herkese göre adalet sistemi olmaz.
*
Bakın bitmedi; geçen ay polis çevirdi, “yakalaman var” dedi, taktı kelepçeyi, doğru karakola, sonra hastaneye, sonra da doğru Silivri Cezaevine...
İki gün yattım çıktım şimdi haftada iki gün gidip karakola imza atıyorum. Hem de gururla atıyorum şerefle atıyorum çünkü beni hem kontrolde tutacak hem dara düştüğümde sahip çıkacak bir vatanım, devletim, hakimim, savcım, polisim, jandarmam var, askerim var.
Yani siz anlamazsınız ama VATANIM VAR BAYRAĞIM VAR.
Koluma kelepçe takacaksa benim polisim, benim jandarmam taksın. Ben suç işlediysem benim savcım, hakimim yargılasın. Yeter ki Rabbim beni vatansız bırakmasın, bayraksız bırakmasın.
Yatayım da yurdumun hapishanelerinde yatayım.
Kısacası sevgili, solcu, komünist, sosyalist biraderler, bacılar, bu ülkenin kıymetini biliniz...
Allah korusun bir gün düşman eline kalırsak, döve döve kan işetirler.
Türk polisini, Türk Jandarmasını, Türk adaletini çok ararsın ama iş işten geçmiş olur vesselam…