Her ne kadar etkinlikten etkinliğe koşuşturmasam da bölgemizden haberim oluyor.
Geziyorum, dolaşıyorum, insanlarla bir araya geliyorum, dinliyorum ve kendi fikirlerimi söylüyorum. Kısacası halkla her ortamlarda tartışıyoruz.
Esnaflardan güzel malzeme çıkıyor, hele berberler...
Cumhurbaşkanı diyor ya “Metal yorgunluk...” diye, hah işte tam da bizim bölgeyi görüyor sanki. Bölge deyince açayım; Küçükçekmece, Avcılar, Beylikdüzü, Esenyurt, Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri...
Bizim yerel gazeteler, bu yedi ilçede yayın yapıyor ve etkimiz de yedi dirhem kadar olsa bile cürümümüz kadar yakıyoruz, yetiyor. Ama internet sitelerimiz genel yayın yapıyor. Web sitemizde yayınlanan bir haber dünyanın her yerinde okunuyor.
Yaklaşık otuz yıldır bölgedeyim ve gazetecilik yapıyorum, işte bu otuz yıl içinde siyasette hep aynı kişileri görüyorum.
İsim isim saymak istemiyorum elbette ama bu arkadaşlar gün gibi ortadalar.
"En küçük ilçede üye sayınız kaç?" diyorum, Anadolu’da bir ilçe nüfusu kadar olduğunu söylüyorlar.
İktidar partisinin üye sayısı, bizim Ladik nüfusu kadar var.
Ana muhalefet ve Mecliste gurubu bulunan diğer muhalefet partilerinin üye sayısı bile, bir ilçe nüfusunu geçiyor! Parti binalarına gidin görün, yani ilçe teşkilat yönetim kurulu toplantısına parmakla sayılacak kadar az katılımın olduğunu görürsünüz.
İddia ediyorum, hiç bir parti eksiksiz teşkilat toplantısı yapmamıştır. Mesela ilçe yönetiminde elli kişi varsa toplantıya yirmi beş - otuz kişi katılır.
Partiler; mahalle ile köy esnafı ziyaretlerine gider ve hep eksik giderler. Tam kadro giden parti görmedim.
Gören varsa da söylesin lütfen.
Her ilçede o parti ile özdeşleşmiş kişi sayısı, iki elin parmak sayısını geçmez.
Yanlış anlaşılmasın, bu kişilerde vatandaşlar arasında “siyasetten geçinenler” olarak lanse edilir.
Belediye Başkan Aday Adayı mı? Bu kişiler arasından çıkar.
Belediye meclis üyesi aday adayı mı? Önce bu kişiler sıra kapma yarışına girer.
Milletvekili adayı mı? Bu kişiler koşa koşa Ankara’ya genel merkeze gider.
Genel başkan ve etkili parti yöneticileri ile sıkı kulis yaparlar, aday olabilmek için ellerinden gelen çabayı gösterirler.
Sadece partileri değil, dünya bunlar üzerinde döner sanki!
“Biz yoksak parti yok...” düşüncesindeler.
Partide ki nüfuslarını kullanıp, ticareti de iyi yaparlar. Hatta bol para kazanırlar lakin hiç “veren el” olmazlar, sadece “alan el” olurlar ve işte bu sebeple de bu kişilerin adı “Rantçı”ya çıkar.
Bal tutan parmağını yalar misalinde olduğu gibi bu arkadaşlar para kazanmasalar, asla partilerde görev almazlar.
En azından vatandaşlar böyle görüyor ve işte bu düşünceler dilden dile bir başta bir başa tüm yurdu sarıyor.
Partilerde liyakat aranmıyor, parası olan ilçe başkanı oluyor ve yönetimini de kendisine göre kuruyor. Yönetim ise üyeler arasından kendilerine ters düşmeyecek delegeler oluşturuyor.
Sözden çıkmayacak, her söylenene harfiyen uyacak delege ile her kongre kazanılıyor, yani 'O’nların seçtikleri yine 'O’nları seçiyor.
Bu sistem değişmiyor, değişmez de!!!
Partilerde 2019 yerel seçimler için adaylık yarışına girildi bile.
Parası olanlar bir bir çıkıyorlar ortaya, “Ben aday olacağım” diye.
Liyakat aranıyor mu? Hayır sadece parası olanlar ön planda.
Neyse bu konuyu bir başka yazı ile gündemimize alırız.
Şimdi benim partilere naçizane tavsiyem, silkinin artık! Sırtınızda ki sırtlanlardan kurtulun ve yeni yüzleri sahaya sürün.
Millet bıktı hep aynı yüzleri görmekten.
Bu partiler üç beş kişiden ibaret değil elbette.!?