Başından beri yanlış yazıyorum galiba!
Dün bir dostum aradı; “Yanlı ve taraflı yazıyorsun...” dedi.
Evet; ilk bakışta öyle görünüyor belki ama bu tamamen üslup hatası diyelim ve o zaman buna bir açıklık getireyim.
Partilerin kiminle kazanacağını yazarken, diğer partilerin karşısında değilim tabii olarak muhaliflik mesleğimizin gereği, lakin buradaki sorun sadece bir tek partiyi sürekli yazmam da...
Mesela Beylikdüzü’nde “AK Parti Velittin Küçük ile seçim kazanır...” derken, Ekrem İmamoğlu’na başta CHP olmak üzere diğer partilere şiddetle karşı çıktığımdan değil.
Elbette ki; Beylikdüzü’nde CHP’nin en güçlü adayı mevcut Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu...
Büyükçekmece'de CHP’nin en güçlü adayı mevcut Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün.
Silivri, CHP’nin en güçlü adayı mevcut Belediye Başkanı Özcan Işıklar.
Sadece burada bir parantez açayım; Özcan Işıklar Belediye Başkanı olmasın kim olursa olsun çünkü Işıklar, Türk siyasi tarihinin en başarısız belediye başkanı.
Bölgemiz de Özcan Işıklar’dan başka tekrar kazanmasını istemediğim hiç kimse yok!
Çatalca’da da CHP’den kim kazanırsa kazansın...
Çünkü bir millet nasıl idareye layık ise öyle idare edilir.
***
“Yanlı ve tarafsın” diyen dostuma cevap vereyim derken tekrar kazanmasını istediğim yani gönlümden geçen solcuları da söylemiş oldum.
Sosyal medyadan bir kardeşimiz yazımın altına yorum bırakmış, “Biz Beylikdüzü halkı olarak şimdi ki başkanımızdan memnunuz” demiş. Keşke biz halk olarak demeseydi de “Ben” deseydi. Bir kişi tek başına, halk adına hangi hakla ve sıfatla konuşur bunu da anlayabilmiş değilim.
Yazdığım köşe yazılarımın altına yorumlar bırakılıyor ve biz bu yorumları önce vatandaşları polemiğe sokmamak adına, sonra kendimiz de bir polemiğin içinde kalmamak adına yayınlarken seçici davranıyoruz. Malum bölgemiz insanı birbirini tanıyor, biliyor, kırgınlıklara sebep olmamak için bazı yorumculara sansür uyguluyoruz. Affola...
***
Yine Beylikdüzü’nden, AK Parti'den aday adayı olan bir dostum sitem etti.
(Mesajı telefonumda) Kendilerini şanslı göremediğime ve kendisi ile alakalı yazı yazmadığıma alınmış olmalı ki beni vakfına davet etti; “Elini vicdanına koy vakfa gel, biz burada neler yapıyoruz bir gör...” demiş.
Evet gideceğim bir çayını içeceğim.
***
Arkadaşlar kusuruma bakmayın lütfen, 'aday adayı olayım da ne olursa olsun' diye adaylık müracaatı yapmayın. Elbette aday adayı olmak herkesin hakkı, bu bir demokrasi gerçeği ama işi sulandırmamak lazım.
Her kişi kendini en üst mevkiye makama layık görebilir, bundan doğal bir şey yok. Unutmayın ki sizi bir kaç kişi seçmiyor, halk seçiyor.
Bir gerçek daha var, arkanızda o büyük halk kitlelerini görebiliyorsanız mesele yok, buyurun çıkın zaten, nihai kararı partilerin genel merkez yöneticileri verecek.
Burada biz sadece “üçüncü şahıs” kalıyoruz anlayacağınız!
***
Yazıyı toparlamam gerekirse, her parti için geçerli şu tavsiyemi tekrar edeyim.
Sevgili kardeşim, siz içinizde birlikteliği sağlayamadığınız müddetçe, seçim kazanmayı unutun. Aday ağzı ile kuş tutsa, sağında solunda, önünde arkasında kitleler yoksa baş vurduğunuz aday adaylık başvurunuz sadece havada kalır.
Bence siz önce kendi içinizde el ele tutuşun, kenetlenin, zafer birlikten gelir.
Boşuna söylenmemiş, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” diye...