Gençtik, askerlik yaptık, teskere aldık, geldik memleketimize. Babamız “Askerlikte bitti, kendine bir iş bul, bir baltaya sap ol” dedi.
Sağ sola başvurduk, devlet işine girebilmek için ise, tanıdık milletvekili, bakan aradık. İl başkanına gittik, ilçe başkanına gittik.
“Hatırı sayılır” kimi tanıyorsak kapısında yattık! "İllaki bir işe sok beni" dedik.
Dedik mi? Dedik.
İşe girebildik mi? Bir kısmımız girdi, bir kısmımızda inşaatlarda ameleliğe devam ettik ve çeşitli iş alanlarında hayatımızı sürdürdük.
Bir kısmımız ise siyasetçi olduk.
“İşe koy” beni diye gittiğimiz partili, bizi önce partisine üye yaptı. Üyesi olduğumuz partide göze girebilmek için her etkinlikte en ön safta yerimizi aldık, bayrak astık, gelen misafirlere, partililere çay verdik. Bardak yıkadık, yerlere paspas yapa yapa kendimizi geliştirdik, yönetimlerin içine girdik. İlçe Başkan Yardımcısı olduk, yetinmedik İl Başkan Yardımcısı olduk...
İlçe ve İl Başkanlığı bile kesmedi, Belediye Meclis Üyesi olduk, kesmedi milletvekilliğine göz diktik.
Milletvekili olduk kesmedi, bakanlık istedik. Kesmedi Başbakanlık istedik. Kesmedi Cumhurbaşkanlığı istedik.
En yüksek makama kadar çıktık ya, o bile kesmiyor, “Dünya lideri” olma derdine düştük.
Bu şans kaçımıza vurdu derseniz? Elbette bir veya bir kaçımıza...
Yukarıda ki yazdıklarım genel siyaset...
Yerelde de değişen bir şey yok.
İlçenin çaycısı bile, bir de bakmışsın Belediye Meclis Üyesi, oradan da bir üst basamak Belediye Başkanı olmuş!
Etrafınızda tanıdığınız siyasetçilere bakınız, aşağı yukarı izledikleri yol aynı yol...
Siyaseti kullanıyor, işini gücünü geliştiriyor ve bu güç ile para kazanıyor.
Para kazanıyor yine siyaset için harcıyor!
Siyaset kana karışan virüs gibidir, siyasetin içine düşen kolay kolay dışarı çıkamaz. Çıkamıyor da zaten.
En tepedeki siyasetçi ile parti binasında ki çaycı arkadaşa sorun, cevap tek; “Vatana, millete hizmet için yapıyoruz ve siyasetten hiç bir beklentimiz yok.”
Ben atmış yaşına merdiven dayadım Allah rızası için, vatan için, bayrak, din, devlet ve millet için siyaset yapana pek rastlamadım.
Belki bana denk gelmemiştir varsa siz söyleyin de bende kul hakkında kalmayayım.
Biz insanoğlu gücü severiz, maddi çıkar için siyaset yapmasak bile, “Güç” için yapıyoruzdur.
Türkiye’de güç parayı getirir çünkü itibarını arttırır, artan itibar bir şekilde maddi olarak size geri döner.
“Dün ofisinin, evinin kirasını ödeyemeyenler, bugün milyon dolarlarla oynuyor” diyen yine halk.
‘Halk böyle konuşuyor sizin için’ diyorum, siyasetçi yemin şart ediyor; “Siyaseti rant için kullanmadım, ben siyasetten bir kuruş kazanmadım, hatta hep cebimden harcadım” diyor.
Diyor da; kendi altında, eşinin altında hatta oğlu ve kızının altında milyonluk arabalar var.
Para kazananların bir çoğu önce ikamet adresini değiştiriyor.
“Siyasetin bana bir faydası yok, hatta zararı var” diyenleri tepeden tırnağa süzüyorum, bir bakıyorum ki 60-70 hatta seksen yaşına gelmiş ve halen bir mevki makam peşindeler.
SSK’lı bir işçi ya da memur bile, 50-60 yaşından sonra emekli oluyor ama siyasetçinin emeklisi olmuyor nedense?
Kendisi elden ayaktan düşse, oğlu kızı babasının izinden siyasete devam ediyor.
Konuşurken de, “Ben babadan, anadan siyasetin içindeyim. Ben bugünlere bayrak asa asa, çay ocağında bardak yıkaya yıkaya geldim...” diyor.
Şimdi bunları niye mi yazdım?
Adalet ve Kalkınma Partisi'nde 6. Olağan kongrede, Genel Merkezin aday gösterdiği müstakbel ilçe başkanları yönetim listesi yapmakta zorlanıyor, çünkü herkes birilerinin adamı olmuş.
Talep çok ama ilçe başkanına uyacak, yol arkadaşı bulmak zor.
Nedeni ise yukarıdan aşağıya bahsettiğim mevzular yani “Beklentiler” siyasetten bir şekilde nemalanmak.
Gidin bakın parti binalarına, iş ve işçi bulma kurumu gibi...
Böyle giderse parti yönetimleri de KPSS ile oluşacak yüzde 65 üstü puan alan ilçe yönetimlerinde, yüzde 70 üstü il yönetimlerinde ve yüzde 90 üstü genel merkez, yüzde 100 puan alanlarda milletvekili olacak!
Gülmeyin iş buraya doğru gidiyor...