Bugünkü yazımı dün akşam yazdım hazır ettim.
Sabahın erken saatlerinde okumanızı sağlayacaktım ama telefonuma bir mesaj geldi.
Mesajı gönderen çok sevdiğim, değer verdiğim öğretim üyesi olan bir Profesör arkadaşım.
Mesajı okuyunca öyle etkilendim ki yarına bırakmadan bu mesajı sizlerle hemen paylaşmak istedim.
Öğretim üyesi dostuma sordum; "Hocam müsaadeniz olursa ben bu mesajı okurlarımla paylaşayım" dedim.
Sağlam karakterine ve kişiliğine, ülkücülüğüne itimat ettiğim, güvendiğim bu dost; “İrfan Bey elbette olur ama ismimi vermezsen memnun olurum” dedi. Ben de Sayın Hocama saygımdan dolayı ismini gizli tutuyorum, yani adı bende saklı.
İşte o mesaj!
“Yıl 1991 Antalya'ya gidiyorum, kızım 6 aylık ve eşim yanımda.
Gece Denizli'yi geçince dağda araç arıza yaptı.
Yanımda araç telefonu var, büyük çanta gibi. Hemen 118 arayıp, yerimi söyleyip, bulunduğum yere en yakın ilçenin emniyet telefonunu istedim.
İlçe emniyetini arayıp yolda kaldığımı, bana ilçelerinde tanıdıkları bir ülkücünün varsa telefonunu vermelerini istedim.
Hemen bir telefon verildi. Aradım, kendimi tanıtıp yolda kaldığımı söyledim.
Cevap;
- Abi bekle geliyorum.
Yarım saat kadar sonra bir çekicinin geldiğini gördüm. Şoförün yanından atlayan kardeşimiz;
"Abi geçmiş olsun" diyip, beni kucaklarken. Çekici işleme başlamıştı ve sanırım saat 03.30'du.
Kasabaya geldiğimizde açık bir tamirhane ve iki kardeşimizin çay koyarak beklediğini gördüm. Eşim ve kızım hemen yan sokakta, ışığı yanan bir eve bir hanım nezaretinde alınırken bana çay uzatılıp, araç arızası tespiti yapıldı.
O zaman dükkanda olan diğer kardeşimizin koşarak gittiğini görünce sordum.
- Bu arkadaş kim, nereye koşuyor?
- Abi o parçacı kardeşimiz, kayış kopmuş onu almaya gidiyor!
1- Gecenin bir yarısı, aracı arızalanan bir ülkücü.
2- "Orda tanıdığınız bir ülkücü var mı?" dediğimde ev telefonu verilen bir ülkücü.
3- Çekicisi, tamircisi, parçacısının ve çocuklar için kalkan bir ev halkı ülkücü.
Bir saat kadar sonra yola çıktığımızda, henüz 2 yıllık evli olduğum eşimin bana ilk sözü;
- Ülkücüler var oldukça, vallahi bu memlekete bir şey olmaz. İyi ki bir ülkücü ile evlenmişim..
Sene 2018.
Yine yollardayım, yine yolda kaldım, geçen ay bir gece vakti bu kez yalnızım. Tebessümle yıllar öncesi geldi aklıma.
Sarıldım telefona, yine en yakın emniyetin telefonunu istedim, verdiler, aradım.
- Kardeşim yolda kaldım, bana ilçenizdeki bir ülkücünün telefonunu verir misin?
Cevap;
-Beyefendi MHP'li bir ülkücünün mü? BBP'li bir ülkücünün mü?
İyi Partili bir ülkücünün mü? AKP'li bir ülkücünün mü telefonunu vereyim?
Sesim kısıldı, yutkunamadım bile. Sesiniz gelmiyor diyebildim ve oturup ağladım..
İşte halimiz... Sebep olanları, ben hala ülkücüyüm diyebilenlere havale ediyorum.
Rabbime emanetsiniz.
(Bu bir hikaye değil yaşanmış bir gerçektir. Not: Mehmet Reşat Turan'dan alınmıştır.)
Olayın ilk bölümü ile gurur duydum ancak ikinci bölümü ile ilgili ne diyeceğimi bilemedim.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin!