Her yerde her dakika siyasetin konuşulduğu ülkemizde dün ben de “kanser” dedim.
Kişiyi, kanserin öldürmediğinden, kendinin paniklemesinden ve bazı doktor ihmallerinin de sebep olduğunu anlatmaya çalıştım.
Beş yıldır kanserle mücadele eden birisi olarak bazı tavsiyelerde bulundum.
Allah kimseye dert verip derman aratmasın. “Ne bilir dertlinin halinden dertsizler” diye bir deyim var. Ben de bunun için her sağlıklı kişinin bir gün en ağır derde düşebileceğini hatırlattım.
Doktorunuza tabi olunuz, her ota sapa samana aldanmayın, bitkisel tedaviyi denemek isterseniz bile, bu işlerinde uzman olanı var demeye çalıştım.
***
Dünkü o yazıyı birazda duygusal bir anımda yazdım çünkü hastanedeydim. Dertlileri gördüm, dertlilerden daha çok yakınlarının dert yakınmalarını dinledim.
İstanbul’un Yedikule Araştırma ve Göğüs Hastanesi tıklım tıklım dolu, onkoloji bölümü yeterli bile gelmiyor. Ağlayan mı ararsın, inim inim inleyen mi! Hastası gözünün önünde eriyen hasta yakınlarının sicim gibi gözyaşlarının aktığını gördüm.
İşte ben o insanlarla birlikte tedavi oluyorum. Sağlamı bile hasta yapan şu sistemde kanserliyi nasıl tedavi edeceksin? Ben bunu beş yıldır birebir yaşıyorum. Kanserli hastaya doktorun, hekimin, ilk öğüdü “Stresten uzak dur, doğal yiyecekler ye temiz havada ve bol oksijenli dağlarda gez” olur.
Günümüz şartlarında stressiz kaç kişi var acaba?
***
Ülkemiz coğrafyasına ve iklim şartlarına baktığımız zaman bizde hiç kanserli hastanın olmaması lazım ama araştırmalar gösteriyor ki; dünyada her yıl 17 milyon kişi kansere yakalanmakta ve bunların 8 milyonu kanser nedeniyle ölmektedir.
Türkiye'de ise bu rakam yaklaşık 1 buçuk milyon civarında. Bunu ben demiyorum devletin yetkili kurumları söylüyor. Erkeklerde, kadınlara göre yüzde 20 daha fazla kanser görülmektedir. Bu rakamların yüzde 8’i kanserden ölüyor...
İşte böyle bir Türkiye’de her dakika siyaset konuşuluyorsa bu ülkede bir şeylerin çok ters gittiği aşikar. Şimdi buradan sorsam desem ki; ‘Bunca insanımız niye kanser olur?’
Hepiniz bir ağızdan önce “sigaradan” dersiniz ama sadece sigara kanser etmiyor. Devlet ediyor, devleti yönetenler ediyor, yani aynı sigara ve alkol gibiler; hem de yavaş yavaş kanser ediyorlar ve yavaş yavaş çile çektire çektire öldürüyorlar!
Devlet nasıl kanser eder ve nasıl öldürür? Doktor ihmalleri nelerdir, ben bunları teker teker kitap haline getiriyorum. Türkiye’de asıl kıyamet o kitaptan sonra kopacak.
Kanser hastaları ve hasta yakınları nasıl söndürülüyor isim isim açıklayacağım.
Umut tacirleri türedi. Beni her gün üç beş kişi arıyor, kansere çare bulduğunu söylüyor. Nasıl buldun diye soruyorum cevap şu: “Bizim dağlarda bi ot var o ottan topluyorum kaynatıp suyunu içiyorsun bir ayda kanser diye bir şey kalmıyor...”
Burada samimi olanları tenzih ederim. Ben de ot yedim hem de aynen şu mantıkla yedim: ‘Hayvanı öldürmeyen beni de öldürmez.’
Bitkisel tedaviye elbette karşı değilim ama bilinçli olmak lazım. Doktorumuzun tedavi sürecini ihmal etmememiz lazım.
***
Dünkü yazımı okuyan, özel hastane sahibi bir dostum WhatsApptan mesaj yazdı: “Özel hastanelere ağır yüklenmişsin haksızlık etmişsin. Bizler para göz değiliz. Biz de öncelik insan sağlığı.” Kesinlikle öyledir de, özel hastaneye girişte yani hasta kayıtta muayene ücreti 85 ila 100 lira arası. Sonra tedavi için tahliller, röntgenler, filmler derken en 2-3 bin TL. Sonraki süreci hiç hesaba katmıyorum ama devlet bunların hepsini bedava ve en iyisini yapıyor diyerekten cevabımı verdim.
***
Sevgili dostlar kusura bakmayın kafanızı yordum ama, bizim siyasetten öncelikli sorunumuz sağlık. Sağlığın yoksa hiç bir şeyin önemi yok.
Sağlıklı günler dilerim…