AK Parti'nin, İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarını açıklayalı yaklaşık on gün oldu.
Bu on gün içinde bir çok üst düzey partililerle sohbetler ettim.
Dargınlıklar, küskünlükler gelip geçici olmalı dedim.
Zamanın dayanışma, yardımlaşma ve sıkı sıkı kenetlenme zamanı olduğunu üstüne basa basa söyledim.
AK Parti üst yönetimi vefasız değil, illerden, ilçelerden aday gösterilmeyen aday adayları vakti zamanı gelince mutlaka daha üst makamlarda görevler verilip, değerlendirilecektir dedim.
***
Bunları söylerken de geçmiş seçimlerden örnekler verdim. Aslında bunları en iyi bilende AK Partililerin kendileri...
Geçmiş seçimlerde aday adayı olmuş ve aday gösterilmeyen kim varsa ya başka ilçelerde belediye meclis üyesi, akabinde başkan yardımcılığı ya da partinin il teşkilatında bir üst makamlara getirilmişlerdir.
Onun için kızgınlıklar, küskünlükler bitsin artık. Yoksa İstanbul, hatta bir çok ilçe elden gidiyor bunu ben görüyorum da sizler görmüyor musunuz?
Gittiği zaman hangi yüzle bakacaksınız genel başkanınızın yüzüne!
Neyse anlayan anladı...
BENCE...
657 ile çalışan her memur “Görevden alınırım, işsiz kalırım, daha da ötesi el aleme ve çoluk çocuğuma rezil olurum” düşüncesi ile korkuyor ve işini kanunlara uyarak yapmaya çalışıyorsa, belediye başkanları da korkmalı arkadaş.
“Nasıl olsa seçildim, beş yıl şah benim, padişah benim seçimle geldim seçimle giderim” diyerek demokrasinin güllü çiçekli havasına sığınırsa, belediyelerde önü alınamaz yolsuzluklar, hırsızlıklar yıllar boyu sürer gider.
Onun için devlet devletliğini göstermeli ve hırsız, uğursuz, israfçı, fırsatçı belediye başkanlarına göz açtırmamalı. "Deli Dumrul" gibi belediyeye girenden çıkandan bir akçe alamamalı.
Kısacası devletin adaletinden korkmalı elbette devlette adil olmalı.
Seçilen bir çok belediye başkanı halktan korkmuyor, bari devletten korksun.