Ankara’ya gittim kulislere katıldım. AK Parti Grup toplantısını takip ettim. Meclis’i gezdim, bazı milletvekilleri ile tokalaştım, bazıları ile göz göze geldim ve Meclis girişinde saatlerce oturdum, gireni çıkanı izledim.
“Ne var bunda? Meclis’e giden herkes aynı şeyleri yapıyor” diyebilirsiniz ama benim zamanlamam iyiydi!
Dedim ya, meclis binasının içinden çok, dışı ve giriş kapısında hareketlilik vardı yani asıl haberler kapıdaydı!
Türkiye’nin her yerinden akın akın gelmişler yüzlerce, binlercesi...
En çok merakta kaldığım ise her aday adayının koltuğunun altında mavi- yeşil dosyalar!
Bu dosyalar bi işe yarar mı bilmiyorum ama asıl işe yarayan Ankara’da bir enişteniz olması! Gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum, enişte-damat böyle günlerde çok işe yarıyormuş lakin, geçmiş yıllardan örnek verecek olursak damatlık, eniştelik ilişkilerinin sonu daima hüsranla bitiyor!
Merhum Turgut Özal’ı davulcu damat rezil rüsva etti. Etmekle de kalmadı, partisi Anavatan’ın bitişinin fitilini çekti! Merhum Süleyman Demirel’i kardeşi Şevket, yeğeni Yahya Demirel ve
merhum Bülent Ecevit’i hanımı!
Kimsenin aile içine karışmak haddimiz değil ama işin ucu yani yıkımın ucu yine bize yani bu millete dokunuyor.
****
Sözü şuraya getirmek istiyorum. “Dünya lideri” dediğimiz ve bu milletin yüzde 52’sinin oyunu alan koskoca Recep Tayyip Erdoğan bir damat yüzünden tartışılacak adam değil. Geçtiğimiz Salı günü AK Parti gurubuna hitap ederken ben de salondaydım. Konuşurken gözlerinin içine baktım ve dedim ki bu adama yanlış yapanı Allah çarpar! Öyle samimi, öyle içten söylüyordu ki tam milletin arzu ettiği, özlediği, gerçekten bizden biri dedim ama etrafını çevreleyenleri de görünce üzüldüm Sayın Erdoğan’a!
Hani demişti ya; “Yalnızım” diye. Ben inandım, gerçekten yalnız ama şuna da inandım ki sadece Yüce Rabbimin koruması altında. İşte bu yüzden dimdik ayakta duruyor ve dünyaya kafa tutuyor!
Son sözüm başta damadı Berat Albayrak olmak üzere tüm ailesine bir ricada bulunayım; rahat bırakın bu güzel adamı...