Bu ara sıkça karşılaştığım en önemli soru AK Parti’ de değişim var mı? Değişimden kasıtları devam eden kongre sürecinde Silivri İlçe Başkanı Mutlu Bozoğlu’ nun devam edip etmeyeceği… Şimdi bu konuya bodoslama girersem derdimi anlatamam, o yüzden mevzuyu genelden başlayarak ele alayım gerisine siz karar verin.
AK Parti’ nin kurulduğu günden itibaren tüm sürecine dâhil olmuş birisiyim. Bugünkü gelinen tabloya baktığımda gördüğüm manzara beni çok ama çok üzüyor. Eminim benim kadar aynı düşünceleri taşıyan yüzbinlerce; hatta milyonlarca insan vardır. Neden mi? AK Parti öyle sıradan bir tabela partisi olarak sahaya çıkmadı. Kurulduğu yıllarda ekonomisi tükenmiş, enflasyonun yüzde 70’ lerde olduğu, bütçenin açık verdiği, bankaların gecelik faizlerinde yüzde 7500’ lere varan uygulamaları, üstüne bu bankalarda hortumlanan milletin tüm birikimleri vs…
En kötüsü de devletin en üst makamlarında yaşanan kavgalar, Türkiye’ nin içinde bulunduğu durumun en açık özetiydi. Ben o dönemleri yaşadım ve dün gibi hatırlıyorum. O yıllarda Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer ile rahmetli Başbakan Bülent Ecevit arasında anayasa kitapçığının fırlatılma hadisesini bilmeyen var mı? “Devlet yönetiminde kriz var” açıklamasıyla bu memleketin ne hale geldiğini unuttuk mu? Yeni nesil bunları belki bilmez ama bizler bunları ara ara hatırlatmak zorundayız. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Dünü unutmayacağız! Unutmadığımız gibi bunları yeni kuşağa da anlatacağız. Her gün yeni bir kriz ile uyanıyor, memleketin batışını film seyreder gibi izliyorduk. İşte tüm bu zor süreçlerin yaşandığı 2000’ li yılların başında 14 Ağustos 2001’ de AK Parti kuruldu. Hemen 1 yıl sonra 2002’ de yapılan genel seçimlerde tek başına iktidar olarak göreve geldi. Ve tam 18 yıldır milletin ezici desteğini alarak ülkeyi yönetiyor.
İşte bu kısımdan sonrasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Kurulalı 19, iktidarda ise 18 yıldır varlığını koruyan AK Parti, nasıl oluyor da halen teveccüh görebiliyor hiç düşündünüz mü? Türkiye’ de birçok siyasi partinin açılıp kapandığı bu 18 yıllık dönemde, millete AK Parti’ yi sevdiren ne? Bakanlar mı, Milletvekilleri mi, İl Başkanları mı, İlçe Başkanları mı? Emin olun hiç birisi değil…
Haksızlık etmeyelim muhakkak her birinin karşılığı var; ama asıl gerçek bunlardan çok ama çok uzak. Peki, asıl gerçek ne? Asıl gerçek Recep Tayyip Erdoğan…
AK Parti bugün halen ayakta kalabiliyor ve güçlü durabiliyorsa, bunun tek sebebi Sayın Erdoğan’ın “AK Parti benim aşkım, sevdam” demesindendir. Sayın Erdoğan’ ın siyasi tecrübesi, teşkilatçılığı, mahareti onunla birlikte partisini de kıymetli yapıyor. Bugüne kadar girdiği tüm seçimlerden zaferle çıkması da asla tesadüf değil; onun usta bir siyasetçi olarak partisinin başında olmasından dolayıdır. Başında Erdoğan’ın olmadığı bir AK Parti, iddia ediyorum tabela partisinden öteye geçmez.
Bugünü ele alacak olursak eğer, Allah geçinden versin Tayyip Bey; “ben artık yoruldum, siyaseti de partiyi de size emanet ediyorum” dese ve kenara çekilse, “ben olmazsam bu parti biter” diyenlerin hiç birini AK Parti’ de görebilir misiniz?
Bakın! Kerameti kendinde sananların makam ve koltuk işgal ettiği İl, ilçe hatta bürokrasiyi de içerisine koyun; liyakatsiz, vatandaşa tepeden bakan, adam kayırmaca, akraba kollama, dinlemeyen, sosyal medyada kral, toplu atılan Cuma mesajlarını da hal hatır sormak gibi zannedenlerin olduğu kadroları konuşuyoruz artık. Sokaktan ve milletten kopmuş AK Parti teşkilatlarından bahsediyoruz.
İşte tamda bu sebepten ötürü milletin ayranı kabarmış durumda. 31 Mart Yerel Seçim sürecinde ve sonrasında yaşanan tüm bu gelişmeler gösteriyor ki; Türkiye’nin Başkan Erdoğan’a ve arınmış tertemiz bir AK Parti’ye ihtiyacı var. Millet, teşkilatlarda ciddi bir revizyon bekliyor. Her şeyi bir adama havale ederek, nasıl olsa reis halleder demek yerine, sokaktan kopmayan, sorumluluktan kaçmayan, risk alabilen, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, toparlayıcı, mahir, şefkatli, idareci, dinleyebilen, çözüm üretebilen ve en önemlisi vefalı teşkilatçılara görev verilmesi yönünde beklenti var.
Şu anda görevde olan mevcut teşkilatlara sormak lazım; son yerel seçimlerde yaşanan ve yönetilemeyen krizler, kaybedilen özellikle büyükşehirlerde “biz nerede yanlış yaptık” diyerek nefis muhasebesi yaptınız mı? Suçu ona buna atmak yerine milletin sandıkta verdiği mesajın analizini yerinde ve eksiksiz yapan oldu mu? Hayır! Kimse kusura bakmasın ama alternatifsizlik ve Sayın Erdoğan’ ın hatırı da bir yere kadar. Kimsenin tükenmez bir kredisi yok! Desteğin artarak devam etmesi, seçmenin yani sokağın memnuniyetinden geçer.
Hani bir slogan vardı; “Gönül Belediyeciliği” diye. O günden bugüne AK Parti’ den kopanların sayısı sizlere bir mana arz ediyor mu? 106 Bin Yeni Üye yapmak yerine, mevcutların gönlünü kırmasaydınız da İstanbul ve Ankara kaybedilmeseydi güzel olmaz mıydı? Soruyorum ya; AK Parti’ nin üyeye ihtiyacımı var? Hayır! AK Parti’ nin yenilenmeye ihtiyacı var. Kibirden, gösterişten, şatafattan, egodan, bildiğimiz tüm şımarıklıklardan şöyle bir silkinip kendine gelmesi mecburidir. Yoksa bu gidişat hayra alamet değil. “Zamanında sizi uyardım” demek için yazdığım bu yazıyı inşallah “Size söylemiştim” diyerek tekrar yazmam. Biliyorum, atladığım ve yazmadığım birçok konuda olabilir ama sokaktaki durumun kısa özeti bu arkadaşlar. Kim bilir belki bunları yazdım diye bana da kızacak, küsecek hatta dışlayacaklar lakin dost acı söyler kardeşim.
Son olarak sürekli sorduğunuz soruya gelince; Mutlu Bozoğlu kalır mı, gider mi? Giderse gittiği yerde, kalırsa belki bir yerlerde muhakkak adımız geçer. Peki, ya sonra? Sonrası Allah kerim kardeşim, Allah kerim.