Bazı olayların, kazaların, ve hadiselerin önceden tahmin edilebilir olduğunu hepimiz biliriz. “Olacağı buydu” deriz ya da “Göz göre göre geldi” diye ekleriz. Hatta çok kullanılan bir deyim var: “Çarşambanın gelişi perşembeden bellidir.”
Tedbir almazsan, önlem almazsan, başına bela alırsın. Bu kadar basit. Evde, işyerinde, ve kendi hayatımızda da bu geçerlidir. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. Nokta!
Televizyonlar ve gazeteler sürekli tarımın ve üretimin öneminden bahsediyor. Rusya-Ukrayna savaşı dünyayı nasıl bir hale getirdi? Tahıl koridorunu unuttuk mu? Pandemi döneminde marketlere gidemeyip, fırıncıdan çuval çuval un alanları, ekmek stoklayanları hatırlıyor musunuz? Sınırlar kapatıldı ve ne dışarıdan ne içeriden gıda sokulabildi!
Gıda güvenliği ve gıda terörü konusunda endişeler artıyor. Uzağa gitmeye gerek yok, Silivri’nin topraklarında son 15 yıldır üretimi artırma mücadelesi var. Bu mücadele, Özcan Işıklar döneminde başladı, Volkan Yılmaz’la devam etti ve Bora Balcıoğlu ile sürdürülüyor.
Özcan Işıklar, Büyük Ova Koruma Kanunu ve Tarım Sit Alanı kararlarının alınmasında en büyük emeği vererek öncülük etti! Devletimiz, hükümetimiz bu kararları aldı ve çok da iyi yaptı. Beylikdüzü’nden Kartal’a kadar tüm ilçeler, benim de en çok eleştirdiğim şekilde, betona boğuldu.
Silivri ve Çatalca betona boğulmaz inşallah!
Ancak sadece dua ile olmaz; akıl, düşünce, geleceği görme yetisi, planlama ve plana sadık kalma gereklidir.
Tarım arazilerinin imara açılması demek, sanayi kuruluşları veya konut yapılması demektir. Topraktan ekmek çıkması gerekirken, taş yiyeceğiz bu gidişle ama taş ne mideye ne de ağza faydalı! Birileri zenginleşecek diye gelecekte çocuklarımız ve torunlarımız taş yemeye mecbur bırakılabilir mi?
Alipaşa’da, mezarlığa giderken gördüğünüz o koca alanda 99 bin 389 metrekarelik bir tarım arazisi var. O bölge tamamen tarım arazisi. Üstelik 2009’dan beri imar planlarında “tarım alanı” olarak geçiyor. Tarımsal üretim yapabilirsiniz ama fabrika açamazsınız, villa veya konut yapamazsınız. Ancak, imar durumu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından değiştirilerek “imalathane tesis alanı” yapılıyor. Bu da fabrika kurulabileceği anlamına geliyor.
Sanayi imarlı araziler varken, tarımsal nitelikli bir alan neden değiştiriliyor?
Zamanında ucuza alınıp, imar verilerek değer kazanan bu alanla ilgili fabrika yapılıp yapılmayacağı şu anda cevabı beklenen sorular arasında yer alıyor. Bu konuda uzmanlar, teknik insanlar, bakanlık yetkilileri ve özellikle belediye başkanları Özcan Işıklar, Volkan Yılmaz ve Bora Balcıoğlu’nun neler olduğunu açıklamaları gerekiyor.
Fabrika kurulmasına itiraz mı edeceğiz, tarım arazilerinin sessizce imara açılmasına üzülecek miyiz, yoksa fabrika açılmasına sevinip “evladım işe girecek” diye kısa vadeli düşüncelerle mi hareket edeceğiz?
Lütfen bu konuyu bilenler konuşsun.
Yazının başlığına aldanıp kızmayın, ama “bu işlere” benim aklım ermiyor; neler oluyor?