Silivri Belediyesi Şubat Meclisi'nin ikinci oturumu Cuma günü gerçekleşti ve tartışmalarla dolu bir atmosferde geçti. Ne yalan söyleyeyim, böyle anlar gazeteciler için malzeme açısından verimli oluyor. Yazacak, konuşacak, eleştirecek pek çok konu çıkıyor. Ancak şu meclisi terk etme meselesine hâlâ bir çözüm bulunamıyor.
Hatırladığım kadarıyla, Volkan Yılmaz döneminde CHP grubu iki kez meclisi terk etmişti. O günlerde dile getirdikleri gerekçeler şöyleydi: “Anti-demokratik uygulamalar yapılıyor, konuşma hakkımız engelleniyor, baskı altına alınmaya çalışılıyoruz, saygısızlık yapılıyor.”
Bugün ise benzer eleştiriler AK Parti ve MHP’den geliyor: “Saygısızca davranılıyor, anti-demokratik uygulamalar var.”
Aslında bunun böyle olacağı belliydi. Sadece bir hafta önceki meclis toplantısında, CHP’li üye Avukat Mehmet Keleş’in, Cumhur İttifakı grubuna hitaben, “Allah utanma duygularını almış, utanmıyorlar” sözleri ortamı germişti. Bora Başkan’ın “Meclisi germeyin” uyarısına rağmen Keleş konuşmasına devam etmişti. O gün için, “Balcıoğlu’nun nezaket dağını bir lafıyla yıktı geçti” demiştim. İşte krizin fitili o gün ateşlendi.
Son meclis oturumunda tansiyon yine yükseldi. Devlet Hastanesi otoparkının sağlık çalışanlarına indirimli kullandırılması için yapılan tarife değişikliği komisyonda görüşüldü. Ancak CHP, AK Parti ve MHP üyeleri ortak bir kararla olumsuz oy verdi. "Zimmet çıkar" gerekçesiyle, 650 TL olan aylık ücret 500 TL’ye indirilemedi. Balcıoğlu, bu sorunun çözüleceğini söyledi.
Bu noktada AK Partili üye Salim Çavdar söz almak istedi, ancak Bora Başkan gündem maddesi geçtiği için söz hakkı vermedi. Bunun üzerine Çavdar, “Senaryo çiziyorsunuz” diyerek danışıklı dövüş imasında bulundu. İşte gerilimin zirve yaptığı anlardan biri buydu.
Bir diğer tartışma konusu ise kaba inşaatı tamamlanan Kültür Merkezi’nin ince işçiliklerinin İBB eliyle yapılmasıydı. Meclis daha önce protokol yetkisini Bora Başkan’a vermişti, ancak sürecin tamamlanması için protokolün onaylanması gerekiyordu. Cumhur İttifakı, protokol maddelerinin yeterince iyi hazırlanmadığını savunarak itiraz etti.
Tam da bu sırada Celalettin Yazıcı’nın, “Meclis üyelerine sesleniyorum. Genel politika ile ilgili alanlarda ucuz kahramanlık peşinde takla atanlar…” sözleri bardağı taşıran son damla oldu. Bora Başkan, “Ya nereye giriyorsunuz, nereye giriyorsunuz? Basına şov yapmaya ne gerek var? Gündemle ilgili konuşur musunuz?” diyerek sert bir tonda tepki gösterdi. Bunun üzerine Cumhur İttifakı üyeleri salonu terk etti.
Bu noktada iki önemli tablo ortaya çıktı:
- Bora Başkan’ın sakin, nazik ve beyefendi imajı o an gitti, yerine öfkelenmiş bir lider geldi.
- Celalettin Yazıcı’nın mücadeleci tavrı yerini, kısa yoldan pes etmeyi seçen birine bıraktı. (Belki de kendisine yakışmayacak bir görüntüye sebep olmamak adına bu yolu seçti, bilemiyorum.)
Ancak, son meclis oturumunda yaşananların hiçbiri demokrasiye de, Silivri siyasetinde son dönemde oluşan nezaket anlayışına da yakışmadı.
Eğer mesele "tek başına" karar almaksa, Bora Başkan her meclisi muhalefet olmadan da yapabilir. Çünkü çoğunluk CHP’nin elinde. Ancak mesele birlikte çözüm üretmekse, ne muhalefetin salonu terk etmeye ne de Bora Bey’in hissi davranmaya hakkı var!
***
Evet, son mecliste yaşananlarla ilgili düşüncelerim bu şekilde. Sosyal medyada konuyu farklı yerlere çekmeye çalışanları, meseleyi siyasi bir argümana dönüştürme çabasında olanları hayretle takip ediyorum. ‘Hayır dediler, engellediler’ diyerek konuya maalesef şahsi, ideolojik ve uç noktalardan yaklaşanlar var. Bunun doğru olmadığını özellikle belirtmek isterim.
Neyse, daha fazla uzatmayayım…
Asıl mesele, kriz ortamlarını sağlıklı yönetecek bir aklın siyasetin merkezinde olmasıdır. Ben de bunu temenni ediyorum.
Vesselam.