Bu başlıklı yazı serimde son günlerin egzersizde popüler bir konusu olan fitness hakkında bilgi vereceğim. Önce fitness kelimesinin ne anlama geldiğini epistemolojik olarak bahsetmekte fayda var. Fitness literatüre bakıldığında fiziksel uygunluk, atletik uygunluk, zindelik anlamlarında kullanılmaktadır. Dolayısıyla fitness, bir spor branşı değildir. Daha çok içerisinde fiziksel egzersiz olan bir alandır. Fitness dendiğinde aklımıza hemen fiziksel egzersiz salonları gelmektedir. Aslında bu salonlarda uygulanan yoga, pilates, aerobik – step, zumba, trex, core(gövde) egzersizleri, vücut dengesi(body balance) egzersizleri, fiziksel uygunluk amacı taşıyan hareket uygulamaları da fitness olarak teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu çalışmalara fonksiyonel cimnastik denilmektedir. Yurt dışındaki egzersiz salonlarına da “gym” adı verilmektedir. Aslında anlamı ülkemizde bu kadar karışmış bir alan günümüzde çok önemli hale gelmiştir.
Özellikle iş koşuşturmasında insanların sağlığına zaman ayıramadığını görmekteyiz. Bu durum son zamanlarda ortaya çıkmış durum değil. Sanayi inkılabından bu yana Avrupa’ da yaşanan gelişmeler insanlar sağlıklarına vakit ayıramamış ve koruyucu sağlığı düşünememişlerdir. Bu durum gelişerek dünyaya yayılma eğilimi göstermiştir. İnsan sağlıklı bir varlık olarak dünyaya gelir fakat yaşı ilerledikçe metabolik olarak başlayan sinirler, hormonlar, kaslar, kemikler ve eklemler olarak devam eden bir gerileme içerisindedir. İnsanoğlunun genlerinde hareket eden, enerji ve oksijen tüketen bir varlık olmak vardır. Yaş ilerledikçe enerji ve oksijen açısından metabolik süreçleri yavaşlamaktadır. Dolayısıyla bu süreç içerisinde hareketimizi azalttığımız takdirde organizmada bir birikim oluşmaktadır. Tabi ki bununla birlikte bir takım sağlık problemleri de oluşmaktadır. Organizmada bu durumla karşılaşan sistemlerin başında dolaşım sistemi gelmektedir. Öncelikle şöyle bir temel bilgilerimizi kurcaladığımızda dolaşım sisteminin kalp, damarlar ve kandan oluştuğu hatırlanmaktadır. Kalp, kanı vücuda pompalama görevi gören bir organdır. Kan ise; içerisinde oksijen, karbondioksit, besin ve mineralleri ilgili doku ve hücrelere götürme görevi gören hayati yaşam sıvısıdır. Bu götürme işlemi, damar kanalları aracılığıyla gerçekleşmektedir. Kalp, damarlar yoluyla kanı ortalama dakikada 70 ile 90 atım arasında ihtiyaç olan doku ve organlara göndererek oksijen, besin maddelerini iletmektedir. Egzersizin bu noktada en büyük faydası kalbin çalışma ekonomikliğini sağlamasıdır. Egzersiz yapan yani fiziksel uygunluk amacıyla çalışan kişinin kalp atımı egzersiz esnasında hızlanmaktadır. Organizmadaki dengeleme belirli bir zaman sürecinde uyumu sağlamaktadır. Bu uyum belirli süre içerisinde kalp debisini(cardiac output) geliştirerek(1 dakika içerisinde kalbin gönderdiği kan miktarı) bir atımdaki kan miktarının artmasını sağlamaktadır. Bu da daha fazla oksijen ve besin alımına sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak oksijen kullanım miktarı artmaktadır. Bu sonuçla düzenli egzersiz yapan kişinin dakika kalp atımı daha düşüktür. Fakat tek atımdaki gönderdiği kan miktarı daha fazladır. Düzenli egzersiz yapan kişi 2 atımda 140 ml. kanı gönderirken aynı miktardaki kanı düzenli egzersiz yapmayan biri en az 3 atımda göndermektedir. Bu da kardiyovasküler sistemin(kalp – dolaşım sistemi) daha verimli çalışmasını sağlamaktadır. Bu sebeple egzersiz salonlarında uzun süreli düşük tempoda yapılan çalışmalara “kardiyo” adı verilmektedir. Solunum sistemini geliştirmek de kalp dolaşım sistemi kadar önemlidir. Uzun süreli yapılan düşük tempolu egzersizler dolaşım sistemi kadar solunum sistemi için de önemlidir. Solunum sistemi organları, soluk borusu, akciğerler, ağız ve burun boşluğundan oluşmaktadır. Ağız ve burun yoluyla alınan oksijen akciğerlere ulaşarak bronş, bronşürler ve alvoeller yoluyla kana aktarılmakta kanın içerisindeki hemoglobin, bir yük kamyonu gibi oksijeni önce kalbe sonrasında kalp ve damarlar yoluyla tüm organ ve dokulara ulaştırmaktadır. Tabi kan içerisindeki ve çeşitli sistemlerdeki moleküller de tamponlama görevi görmektedir. Fakat bu noktadaki ayrıntıları okurlarımın ders notlarımı ve kitapları takibine bırakıyorum. Tüm bunları açıkladıktan sonra egzersizle dolaşım ve solunum sistemini(kardiyorespiratuar) normal seviyede nasıl tutulmasıyla ilgili birkaç satır yazmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Tüm bu bilgiler ışığında düzenli egzersiz yapmayan(sedanter) birey salona ilk geldiğinde onu talk(konuşma) testine almak yararlı olacaktır. Bu noktada kişi Treadmillde yürürken onunla konuşulmalı bu noktada sesinin rahat çıktığı ve bu esnada nefes frekansı kontrol edilerek kademeli olarak 2 dk. – 3 dk. sonunda arttırılmalıdır. Bu test sonucunda 1 met değeri alınır ki(dk. başına oksijen değeri) bu noktada ilk çalışmanın hangi yoğunlukta yapılabileceği anlaşılmaktadır. Zira tansiyon ve kolestrol dengesi(LDL ve HDL dengesi) açısından ısınma ve soğuma çok dikkatli uygulanması gereken bir durumdur.
Bu hafta konumda Yaşam ve Fitness başlığı altında egzersiz öncesi temel dolaşım ve solunum sisteminden bahsettim. Haftaya bu konuya uygulamalı egzersiz fizyolojisi ışığında anlaşılır kelime ve cümlelerle anlatmaya çalışacağım.
Spor ve egzersizle mutlu, sağlıklı ve esenlik dolu günler diliyorum.