İnsanoğlunun doğuşundan itibaren ilk karşılaştığı kafasında soru işareti oluşturup düşünmesi gereken normlar aksiyolojiye dayanmaktadır. Aksiyoloji, doğru, yanlış, güzel, çirkin, vicdan, ahlak gibi konuları ele alan felsefe alanıdır. Bu alan içerisindeki görgü ve normlar bölgeye, zamana, meslek grubuna ya da farklı bir alana göre değişiklik gösterebilir. Sporda da bu durum aynı şekilde farklı değişkenler göstermektedir. Spor, çalışmak ve emek ister. Bu uğraş içerisinde doğrudan ya da kısa zamanda sonuç istemek, afaki bir durum olarak göze çarpmaktadır. Buna bağlı olarak spor eğitimcilerinin ileriye yönelik bir görüş sunması bir nevi spekülatif bir düşünce oluşturması doğru değildir. Çünkü sporda en büyük değer çalışmaktır. İkinci büyük değer ise ahlaklı olmaktır. Bu iki değerin birbirinden üstün tarafı olmadığı gibi birbirini tamamlar özelliktedirler. Sporcuların zayıf ve güçlü yönleri ileride meydana gelebilecek tehdit ve fırsatları doğru bir şekilde ifade etmek spor eğitimcisine düşen en büyük erdemdir. Bu durum birkaç sosyal kelime ile ifade edebilecek kadar basit değildir. Sporun belli bir terminolojisi ve uzmanlık alanı vardır. Dolayısıyla bu analiz bir mühendislik konusu gibi ölçerek ve sahada gözlem yaparak görülebilir.
Yöneticiler açısından bakıldığında iyi bir araştırma yapmadan fikir verilmemelidir. Araştırılma doğrultusunda doğru olanı konuşmaktır. Ben böyle duymuştum değil; kesin doğru budur diyebilmek, ustalıktır. Bilgi, bugün birçok otorite tarafından üretim faktörleri arasında ayrı bir başlık olarak görülmektedir. Bazı düşünürler ise, bilgi ve insan kaynağının en önemli sermaye olarak görüldüğünü belirtilmektedirler. Bu noktada hedef ve amaçlar belirlenirken eldeki kaynaklar doğrultusunda saptamalar yapılmalıdır. Günümüzde en üst kademede olmayan kulüp ve yönetimlerin en üst kademedeymiş gibi harcamalar yapması israf olarak görülmektedir. İlk cümlelerde ifade ettiğim gibi çalışmak ve gözlemlemek çok önemlidir. Yönetici bu noktada pazar ve alan araştırmasını çok iyi yapmalıdır.
Aile penceresinden bakıldığında sporun emek ve zaman istediği bilinmelidir. Nasıl ki emek vermeden yemek yapılmıyorsa; bir tekniğin kıvama gelmesi de yıllar ve tekrarlar sonucunda olmaktadır. En önemlisi her spor dalının kendi genetik özellikleri bulunmaktadır. Bunun bilincinde olarak o anın ve zamanın kıymetini bilmeliyiz. Aksi takdirde hep gelecekten dem vurup ilgili anın, zamanın kıymetini bilmeyiz ve mutsuz oluruz. Öğrencilerimiz hangi spor dalı ile uğraşırsalar uğraşsınlar bir değer bir bilgi edinmektedirler. Onların aldığı her bilgi ve tecrübe onlara başka bir katkı sunacaktır.
Aksiyolojinin diğer bir önemli tarafı ise, estetiktir. Bir teknik beceri ya da hareketi yapabiliriz ama ne kadar estetik yapıldığı onu daha yüksek değere ulaştırmaktadır. Sporda bu estetik unsur koordinasyonda gizlidir. Koordinasyon en kaba tabirle merkezi sinir sistemi ile kasların uyumlu çalışmasını ifade eder. İster aile; ister antrenör; isterse de yönetici olalım, bir işin aksiyolojik değeri çok önemlidir. Yaptığımız iş, doğru mu, güzel mi, vicdan bağlamında uygun mu? Çocuklarımızı eğitirken ilk aşamada bu eğitimi vermeliyiz. Sonraki yıllarda karşılaşacakları öğrenme alanlarında ya da farklı uygulamalarda benzer düşünceler doğrultusunda hareket ederek hayata daha farklı bakmalarını sağlayacaktır. Spor ve sanat gibi alanlar çocuklarımıza öncelikle hayati fonksiyona sahip olan değerleri sağlamaktadır. Yaşadığımız dünyada bir hedefe bir sonuca ulaşmaya çalışırken, belli metod ve yöntemlerle belirli bir yoldan ilerleriz. İlerlediğimiz yolda görüntü ve manzaralar çok önemlidir ve o yolculuğun daha zevkli geçmesini sağlar. Spor ve sanat gibi alanlar çocuklarımıza işte bu manzara ve görüntüyü sunmaktadır. Buna bağlı olarak hayata daha olumlu bakmaları için görüş oluşturacaktır. Herkese sağlıklı, mutlu, spor ve egzersizle dolu günler dilerim.
Esenlikle kalın...