Uzun zaman yazılarıma yenisini ekleyemememin sebebi, bazı akademilere verdiğim destek ve onlara sağladığım kaynak ve veri paylaşımlarıdır. Öncelikle yazılarımı ben daha çok spor alanında kişisel gelişim ve proje ağırlıklı konulardan oluşturmaktayım. Bu yazımda da gelişim antrenörlüklerini biraz daha tartışmaya açmak istiyorum. Bazı noktalara eleştiri bazı noktalara da bir takım öneriler getirmek istiyorum. Bu noktada bilgi vermeye gerek duyduğum hedef grubum öncelikle yönetimler, eğitim kadroları ve ailelerdir. Sporda alt yapı, hangi branş olursa olsun zorlu bir süreçtir. Altyapının oluşturulması sürecinde öncelikle hedeflerinizi belirlemeniz gerekmektedir.
Hedefler belirlenirken de elinizdeki kaynaklar çok önemlidir. Bu kaynağın başında bilgi kaynağı gelmektedir. Bir amaca ulaşılabilmesi için doğru bilgiyi kavrayıp uygulamaya dönüştürmek ve sonucunda doğru sentez ortaya çıkarıp değerlendirdikten sonra iyileştirme süreciyle birlikte bir döngünün ortaya konulması gerekmektedir. Neden böyle bir sürecin izlenilmesi gerekiyor? Diye soru sorulabilir. Çünkü spor her ne kadar hareketi içerse de yapılan iş, bilişsel bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Dünyada ünlü kulüplere bakıldığında artık bilim kurulları ya da komisyonları oluşturdukları görülmektedir. Kadrolarında spor bilimleri uzmanları, sağlık bilimleri uzmanları ve sosyal bilim uzmanlarının bulundukları görülmektedir. Belki ülkemize göre uç bir örnek olabilir. Ama inanın ki bu çok önemli bir ayrıntıdır. Programlarında sadece ilgili branşın faaliyetleri değil, sporcuların sosyal yönlerini geliştirdiklerini de söylemeliyim.
Spor kulüplerinin kütüphanelerinin ortak kullanım alanlarının bulunduğu görülmektedir. Oysa ki biz bunu kulüp olarak yapmasak bile en azından Gençlik Merkezleriyle bu açığı kapatan bir sistem kurmalıyız. Gençlik Merkezlerinin kütüphanelerini ya da bazı aktivitelerini değerlendiren bir sistem oluşturmalıyız. Sporcularımız spor yaptıkları kadar kültür birikimlerini de geliştirmeliler. Antrenörlük eğitimi seminerleri bölgelerde daha faal şekilde arttırılmalı ve tüm bölgeleri kapsayıcı olmalıdır. Özellikle uzun vadeli sporcu eğitim planlamaları daha detaylı ve sistematik şekilde aktarılmalıdır. Sporcu gelişimiyle ilgili ne branşın istediği yetenek ölçütleri tam açıklanmalıdır. Bunun sonucunda gereken neyse, tümden gelimsel bir düşünmeyle aynı özellikler analiz edilerek sporcular geliştirilmelidir. Örneğin; sürat özelliğini sporcuda geliştirilebilmesi kısıtlıdır. Buna rağmen ilk geliştirilmesi gereken özellik yine sürattir. Dayanıklılık özelliği de sporcularda ancak 17 yaşına kadar geliştirilebilmektedir. Kuvvette 25 yaşında ciddi bir miktarda gelişim gösterir. 25 yaşından sonra gelişimi de belirli düzeyin altına düştüğü gibi yapılmadığı zaman da bu yaştan sonra düşüşte artış olmaktadır. Ona keza esneklikte de yaşla birlikte düşüşler oluşmaktadır. Bu açıklamalar gösteriyor ki, alt yapı eğitimi aslında spor yaşamının tümünü etkilemektedir.
Bir çok özelliğin gelişimi alt yaşlarda desteklenirse uygun düzeyde gelişim sağlanmaktadır. Örneğin; sürat özelliği az geliştiği gibi, 5 – 6 yaşında başlanırsa bir miktar gelişim sağlanmaktadır. Bu noktada koordinasyonla desteklenirse gelişimin daha kolay sağlanması söz konusudur. Bu özellikler her halükarda gelişim gösterir ama yetenekli sporcu seçilirse daha verim alınacağı kesin. Kalıtsal özellikleri 10 üzerinden 7 olan bir sporcuyu ancak 9 – 10 a yükseltebilirsiniz. 5 olan bir sporcunun 10 a yükseldiği hiç yoktur diyemem ama istisna denilebilecek kadar azdır, diyebilirim. Bir altyapıdan bahsedilecekse kesinlikle bu özelliklerin ön planda tutulması gerekmektedir. Örneğin dayanıklılıkta oksijen seviyesi 35 ml/dk. olan bir sporcunun bu özelliğiyle dayanıklılık önemli olan bir branşta ön plana çıkmasının mümkünatı yoktur. En az 45 ml. / dk. le 55 ml./dk. arasında olması gerekmektedir. Profesyonel sporcularda bu ölçüm 75 ml. / dk. lara kadar çıkmaktadır. Sık sık konuşulur. Hocam tekniği çok iyi… İşte klasik sporcu örnekleri verilir. Bakın o dediğiniz sporcu her kimse eğer profesyonel ligde hangi kategoride oynarsa oynasın bu verilerin altında oynama şansı( hele günümüzde) yoktur. Çok mu kolay bu özelliklerin olması? Kesinlikle değil. Ama yapılmayacak bir şey de olmadığını görmüş bir kişiyim hatta hissetmiş biriyim. Bu seviyeleri yakalamak için ülkemizde altyapı kadrolarının iyi yapılaşmış olması gerekmektedir.
Hele antrenörlük eğitimi almamış kişilerin( ve deneyimi olmayan) ekiplerde iki dünya bir araya gelse bulundurulmaması gerekmektedir. Günümüzde bu eğitimi almamış ya da bu deneyimi uzman kişilerle yaşamamış kişiler antrenör olmadığı gibi adayı da olamaz. Böyle dediğimizde ülkemizdeki bir çok kulüp, bize bütçe yok diyor. Bütçe yoksa bu işin yapılması da yanlış, zaten. Bir de başarı zaman zaman içinde bulunulan duruma göre yorumlanmalıdır. Arsenal Liverpool örnekleri karşımızda. Bu takımların kendi liglerinde şampiyon olma sayıları epeyce azdır. Ama altyapılarıyla yetiştirdikleri sporcularla ön plana çıkmışlardır. Ülkemiz kriterlerine göre bu takımlar başarısızdır. Buna diğer branşları da örnek verebiliriz. Çok sayıda başarılı sporcuları olmayan ama tam bir asansör görevi gören kulüpler de bulunmaktadır. Bu örnekleri de görmek gereklidir. Şu kesin, şartları iyileştirmek yine Türk Sporunun elinde(Sporun dışında birileri bunu yapamayacağı gibi düşünmesi bile yanlış). Önceki yıllarda başarılı olduğumuz spor branşları ve federasyonlar da bulunmaktadır.
Voleybol, Basketbol, Jimnastik, Atletizm, Güreş, daha önceki yıllarda halter, futbol branşlarında da federasyonun başarılı olduğu yıllar oldu. Ancak bu kriterlerle oldu. Doğru sporcuların seçimi, planlı ve programlı çalışmalarla ve doğru hedeflerle gerçekleşti. Bunun yanında kulüpleşmelerde de farklılaşmaya gitmek daha doğru yol gibi görülmektedir. Özellikle şahıs kulüpleri sporcu yetiştirme sayısındaki artışa pozitif etki edeceğini göstermektedir. Ve son nokta spor kesinlikle siyasetle karıştırılmamalıdır. Spor multidisipliner bir bilimdir. Yani bazı hususlarda diğer bilimlerden bile zor olduğu noktalar bulunmaktadır. En zoru uygulamalı bir bilim olması ve performansın değişkenlik göstermesidir. Özellikle biz gibi bu işin başında olan ama uygulama kadar bu işin bilimsel bir boyutuyla ilgilenen kişiler söylüyorsa… Kafana göre karar alacağın “basit bir uğraş” değildir. Sporun kendi siyaseti bambaşka bir şeydir. Sporun siyasi ve sosyolojik kuramları vardır. Diğer yazımda da sporun sosyolojik felsefesi konusunda bunlardan bahsetmek istiyorum. Haftaya yazımı bekleyin…
Herkese sağlıklı mutlu günler dilerim. Esenlikle kalın…